tag:blogger.com,1999:blog-24879704814095190432024-03-13T00:55:51.314-07:00Toplumsal PürüzlerimizSUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.comBlogger40125tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-73262325710646421092021-12-19T13:09:00.004-08:002023-01-10T23:19:32.111-08:0039-ARAMIZDAKİ SEVGİ PITIRCIKLARI İnsani ilişkilerin nasıl olması gerektiği herkesin malumudur.Bunu tekrar tekrar söylemeye gerek var mı bilemiyorum gene de söylemiş olayım : Malum, ilk insan olan babamız Hz.Adem'den dolayı mümin -kafir ayrımı yapmadan insanlıkta herkesle kardeşiz.Müslüman olanlarla da din kardeşiyiz.Buna göre dayanışma,paylaşma, saygı gibi konularda din,ırk,dil ...vb. ayrımı yapmadan iyi davranışlarda bulunmamız gerekiyor.İslam'a düşmanlık yapan,dini değerlerimize hakaret edenlere karşı da nasıl davranmamız gerektiğini bizlere Fetih suresi 29. ayette Allah-ü Teala bildiriyor:'' (Müminler) kafirlere karşı şiddetlidirler.'' (Buradaki kafirden maksat İslam dinine savaş açmış olanlardır,kendi halinde zararsız yaşayan gayri müslimler değil) . İslam barış dinidir evet ama eğer Haçlı ruhu hortlarsa onlara karşı da İslam'ın izzetini korumak için cihat farz olmuştur. Bu ayetlere ancak Haçlıların safında olanlar karşı gelir.<div> ''Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.'',''Kim bir topluluğun karaltısını arttırırsa(aralarında oturup sayıca onları çoğaltırsa)o da onlardandır.''Hadis-i şerifleri bizlerin durması gereken çizgiyi net belirlemektedir.</div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"> Ne demişti merhum Aliya İzzetbegoviç ''savaş yenilince değil düşmana benzeyince kaybedilir.''</span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"> Gel de içimizdeki ''sevgi pıtırcıkları (!) ''na tüm bu argümanları anlat.</span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"> Bu sevgi ptırcıkları(!) Kur'anın bazı ayetlerini kabul etmezler,inançlı olup olmamaları bizi elbette ki ilgilendirmez.Bizi rahatsız eden yönleri :'' Ben müslümanım.'' Deyip Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerini inkara ve Kur'anın ruhuna ters gelecek şekilde onları te'vile (yoruma)girişmeleridir.Eğer ''inançsızız '' deseler bunlara herhangi bir eleştiri getirecek değildik; ama bir yandan Nas'ları kabul ettiklerini söyleyip bir yandan da Kur'an ve sünnetin ruhuna ters gelecek şekilde yorum yapmaları ''Hopp! dur bakalım ,bu din sahipsiz değildir.''diyecek olan biz Kur'an'ın hadimlerini rahatsız eder elbet.</span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"> Bunca açıklamadan sonra ''sevgi pıtırcıkları''na birkaç kelam daha göndermiş olayım buradan:</span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;">Lütfen artık özentiyi,kompleksi,kıvırıp çevirmeyi bırakın, Kur'an-ı Kerim'in tek bir ayetini veya harfini beğenmeyenlerin İslam dininden çıktıklarını bizler biliyoruz yoksa siz bunu bilmiyor musunuz ? Mütevatir hadisleri inkar edenlerin de İslam dairesinden çıktığı bilinen- bariz bir gerçek.Yarım aklınızla kalkıp daha hayattteyken cennetle müjdelenen ve birkısmının da Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçtiği kutlu sahabelere muhalefet ediyorsunuz veya muhalefet edenlere yardakçılık yapıyorsunuz. Bozgunculara şirin görünmek uğruna kendi degerlerinizden taviz üstüne taviz veriyorsunuz. Bizler o kutlu Sahabeleri bırakıp da sizi takip edecek değiliz. </span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"><br /></span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"><br /></span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;"> Sumeye Barut</span></span></div><div><span style="color: #444444; font-family: PT Sans;"><span style="font-size: 16.8017px;">Meslek Dersleri Öğretmeni <br /></span></span><div> </div></div>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-8692027412863518762021-12-19T13:09:00.003-08:002021-12-19T13:17:11.960-08:00<h2 style="text-align: left;">ANA-BABALARINI BİR TÜRLÜ RAHAT ETTİRMEYENLER</h2><p style="text-align: left;"> Kimileri ana-babalarından veryansın ederler :"Annem/ kayınvalidem çocuklarıma bakmaya gelmiyor.Babam yanıma gelip bir müddet torunlarıyla ilgilenmiyor.Çok yalnızım,yoruldum..."</p><p style="text-align: left;"> Sorularla, aradıkları cevapları bu arkadaşlara buldurmaya çabalıyorum:</p><p style="text-align: left;"> -İşe girdiğinden beri ana-babanı da gördün mü? Yani onlara arada pazar yapmak veya su,elektrik vb.faturalarını yatırmak gibi konularda gönüllerini aldın mı?</p><p style="text-align: left;"> -Hayır.</p><p style="text-align: left;"> -Bayramda ,seyranda bir kıyafet,ayakkabı vs.alarak onlara jest yaptın mı?</p><p style="text-align: left;"> -Hayır,arabanın ve evin taksitlerini ödüyorum.Onlar bana versin.</p><p style="text-align: left;"> -Tatillerde onları ziyarete gittiğinde ne yaptın?</p><p style="text-align: left;"> -Sevdiğim yemekleri anneme pişirttim,yedim.</p><p style="text-align: left;"> -Başka?</p><p style="text-align: left;"> -Çocuklardan kafam yoruldu,onları biraz anneme- babama bıraktım,çarşı-pazar gezdim.</p><p style="text-align: left;"> -Peki seninle aynı davranışlara sahip bir kızının veya gelinin olmasını ister miydin?</p><p style="text-align: left;"> -Hayır.Haklısın....Ne demek istediğini anladım. Onlar dünyanın onca yükünü çektiler, yaşlandılar.Onca çocuğu büyüttüler,yeter yani dinlensinler artık.</p><p style="text-align: left;"> Ve mutlu son...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"> Sumeye Barut</p><p style="text-align: left;"> </p>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-28128990832997803252021-03-09T12:34:00.004-08:002021-03-09T13:56:57.565-08:0038-ANADOLU'DA KADIN OLMAK/ AVRUPA'DA KADIN OLMAK<p> Anadolu'da manevi değerlerimize , kadim kültürümüze bağlı olan evlerde kadına verilen değeri bilmeyenimiz yoktur.</p><p> Büyük bir coğrafya olan topraklarımıza ''Anadolu'' denmesi boşuna değildir, ana gibi yar olmaz sözü de...Ana asıldır,toplumun özüdür,çocuğun ilk öğretmenidir,atadır. ''Eli öpülesi kadın''dır.</p><p> Anaya karşı gelinmez. Bilinir ki ona ''öf''bile demek ayıptır,günahtır.Onun sözü evde kanun gibidir.Annenin, babanın sözünden çıkılmaz. Kadının bedeni değil şahsiyeti önemsenir yurdumuzda.O cinsel bir meta' değildir. Kutsaldır, namustur.Onun içindir ki şair: ''Dünyalara değişmem saçının telini,tek tek telini.'' demiştir. Cennet onun ayakları altına serilmiştir.</p><p> Anadolu kadınının eli toprağa değer bereket olur, kanaviçeye değer desen desen çiçek olur, çocuklarına değer 'Fatih''olur, ''Kanuni ''olur. Halı dokur,ilmek ilmek sevgi olur.''Mihriban''gibi naif bir türkü olur.</p><p> Anadolu'da kadın ''yuvayı yapan dişi kuştur'',evin direği,eşinin ve çocuklarının huzurla sığınabileceği limandır. ''Konuş ya Aişe,sen konuştukça huzur buluyorum.''Hadis-i şerifini kendisine düstur olarak almıştır, evinde çiçekli bir bahçe atmosferi oluşturur. Dışarıdaki yorgunluklardan bunalan ev halkı, hanelerine geldiklerinde evin kadının gölgesinde huzur bulur.</p><p> Bir de batılı kadınlara bakalım:1800'lü yıllara kadar Avrupa'nın göbeği olan İngiltere'de eşlerinden sıkılan kocalar onları köle pazarlarında satıyorlardı.Hem de bileklerine zincirler takıp sürükleyerek... Gene Avrupa'da fabrikalarda ucuz işgücü olarak emeği sömürülüp bedenleri sarhoş sofralarında meze olarak kullandı.</p><p> Kimi patronlar, ürettikleri malın satışını arttırmak için kadınların bedenini teşhir ederek böylece para kazanmaya çalıştılar. Bu hal günümüzde de ne yazık ki hala devam ediyor.</p><p> Kendisi yedikçe semiren, göbek bağlayan ama karısını fit görmek isteyen,formunu korumazsa başka kadınlara gideceğinin sinyallerini eşlerine veren kimi vicdansız erkekler eşlerinin salatayla karın doyurmasını acımadan seyre geçmişlerdi. Bazı kadınlar bu psikolojik baskı sebebiyle vücut yağlarını aldırmaya çalıştı,kimilerinin de böylece sağlığı bozuldu (burada şu açıklamayı yapmalıyım :Spor yapmak,diyet yapmak ve bakımlı olmak kötü birşey değil ,aksine bunlar gereklidir. Bu durumları kadına sopa olarak kullanan bazı erkeklerin bu tutumunu eleştirmeye çalıştım .)</p><p> Terk edilme korkusu yaşayan kimi kadınlar burunları,elmacık kemikleri ve bilcümle azaları için estetik ameliyatları olmaya koştular (tüm estetik olanlar böyledir demiyorum elbette ki).</p><p> Avrupa'daki kimi kadınlar ipin ucunu iyice kaçırdılar. Erkek hegemonyasını kırmak için güçlerini aşan zor ve kaba işleri naif bedenleriyle yüklenmeye başladılar.</p><p> Çok çalıştırılıp az ücret ödenen kadınların paralarına da küresel sermaye baronları çoktan göz dikmişti.Moda adı altında, bazı kadınların elinde avucunda ne varsa bunlar tarafından sömürüldü.</p><p> Bunca ezilmişlik kadını iyice bunalttı.Ne yazık ki artık Avrupalı kadın ne evinde ne de dışarıda mutlu değildi.</p><p> Gelelim sadede: Asıl özenilmesi gereken ,değerlerimize uzak olan Batı Kültürü ve Avrupalı kadın değil Anadolu'nun bağrından çıkan mübarek kadındır. Bu mübarek annelerimizin ellerinden hürmetle öperim. Allah onların şefaatinden bizleri mahrum eylemesin. </p><p> Sumeye BARUT </p><p> </p><p> </p>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-66994304010988687602021-01-02T01:41:00.012-08:002021-01-02T05:15:56.012-08:0037-YALNIZ YAŞAMAYI TERCİH EDENLERİMİZ<p> Kimileri doyasıya özgür olabilmek,kimileri çevrelerindeki baskıcı insanların baskısından kurtulmak, kimileri,sosyalleşmeyi sevmemek...vb daha nice sebeplerle yalnız yaşamayı tercih ederler.Bu bir tercihtir.Birilerinin bu tercih sahibine baskı kurması ve ona tahakküm etmesi elbette kabul edilemez .Bu yazımın konusu yalnızlığı tercih edenleri eleştirmek değil sadece gözlemlerimden yola çıkarak bu tercihin sonraki aşamalarının neler olabileceğini irdelemek ve bu duruma ''ayna tutmak''tır.</p><p> Evet yalnızlık çoğu zaman bir tercihtir,bazen de bir zorunluluk.Ben yazımda bu tercih veya zorunluluğun sebepleri üzerinde durmayacağım lakin yalnız yaşayan insanları gelecekte hangi şartların beklediği üzerinde kalem (klavye) oynatmak isterim:</p><p> ''İnsan sosyal bir varlıktır.''Sözünün bilimsel gerçekliğini kabul etseler de etmeseler de yalnız yaşayanlarımız - ki bunlar bazen tek başlarına veya ailece toplumdan izole bir şekilde yaşarlar-mutlaka bir başka insanla konuşmaya veya ondan yardım istemeye ihtiyaç duyacaklardır.Öyle ya musluk tamirini ,elektrik tesisatını,mobilya bakım onarımını...vs. bilen ve kimseye muhtaç olmayacağını düşünen kişilerin fırıncıya,ayakkabı tamircisine,terziye...vs. ihtiyacı olmayacak mı?Hepsini bir yana bırakın bir arkadaşla,bir komşuyla çay içip üç-beş kelam etmenin bile çok büyük bir önemi var. Eğer kendisi veya eşi ''buna ihtiyacımız yok.'' diye düşünüyorlarsa da çocuklarının arkadaşlarla oyun oynamaya ve büyüklerin sohbetine (anı,tecrübe,milli ve manevi bilgi... gibi kültürel birikimler) ihtiyaçları olacaktır.Bence yalnız büyütülen çocuklar kalabalıklar içinde büyütülen çocuklardan 1-0 geride başlarlar hayata. </p><p> Toplumumuzda genellikle anne-baba da çalıştığı için yalnız kalan çocukta adab-ı muaşeret kuralları bilgisi, milli ve manevi değerlerle ilgili kıssa, hikaye ,büyüklerin tecrübeleriyle ilgili bilgiler eksik kalır (istisnalar vardır elbet).Bu çocukların akranlarıyla uyumu yakalaması zorlaşır.Zamanla bu çocuk da anne-babası gibi izole yaşamı tercih edebilir ve bu kısır döngü böylece devam eder.</p><p> Herşey insanoğlu içindir malum.Hastalandığımızda bize bir tas çorba yapacak insana ihtiyaç duyarız.Bize dua edecek ,başımıza sıkıntılı durumlar geldiğinde omuzunda ağlayabileceğimiz ''adam gibi'' bir arkadaşa, akrabaya ihtiyaç duyarız, yaşlandığımızda da kapımızı çalacak ve bize hal- hatır soracak birilerine...</p><p> Yalnızlık Allah'a mahsustur.Batının bizlere empoze edip durduğu ''yalnız yaşa!'' ,''tanrı sensin'',''tanrıça sensin'' fikrinden bir an önce uzaklaşmamız gerekiyor.Topluca silkelenip toparlanmak dileğiyle...</p><p> Sumeye BARUT</p><p> </p>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-73529862349154121482020-11-17T22:19:00.007-08:002021-01-02T00:31:39.591-08:00<p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCR3LCPfFD1Wi7hJqTzQ-ObOKzSMuSEa-TVXZwhD5dd-iZr1rtzudx4FLUwOFRgDlwkUQURBxSkrxYIHcBNNv-lj0I-oHdw-rNu6AtxD8XXTGp-fITzohKp2VIWSdXPFUOvPHVSJI66vI-/" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="209" data-original-width="241" height="109" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCR3LCPfFD1Wi7hJqTzQ-ObOKzSMuSEa-TVXZwhD5dd-iZr1rtzudx4FLUwOFRgDlwkUQURBxSkrxYIHcBNNv-lj0I-oHdw-rNu6AtxD8XXTGp-fITzohKp2VIWSdXPFUOvPHVSJI66vI-/w126-h109/image.png" width="126" /></a>36-<span style="text-align: center;">MİRASI HAKSIZCA YİYENLER</span></div><p></p><p style="text-align: left;"> Miras hakkında malumunuzdur ki çokça ayet ve hadis var ;bu konuda birçok hoca vaaz veriyor nasihat ediyor; fakat toplumdaki sıla-i rahim(akrabalık) bağlarının zayıflık ve kopukluk oranlarına baktığımızda hocaları çok da kaale alan olmamış gibi bir görüntü mevcut. Ha, bağları kuvvetli olan yok mu, var elbet, onlar bu yazımın dışında kalanlar.</p><p style="text-align: left;"> Hocaları çok sayıda kişi ''tın''lamadığına göre olaya bu defa ilahiyatçı kimliğimle değil sosyal yönden bakmak isterim.Zaten Allahü Teala da toplumsal ve bireysel zararlarından dolayı birşeyleri yasak etmiş,onları yapmayı günah saymıştır. Bence her hoca aynı zamanda biraz sosyologdur,biraz da ruh doktoru .Toplumu tanımazsanız ruhuna uygun ,ihtiyacı olan bilgiyi ,ilacı (sadra şifa olacak manevi dermandan bahsediyorum) da veremezsiniz nitekim.</p><p style="text-align: left;"> Varise kalan mirası başkaları haksızca çatır çutur yiyorsa varisin hayatından neler eksilir,bununla ilgili gözlemlerimi aktarmak isterim:</p><p style="text-align: left;"> Varis zengin değilse ihtiyaç sahibiyse hakkı olan miras da kendisine teslim edilmiyorsa varisin hayatından umutları eksilir,hayalleri eksilir,insanlara inancı,güveni eksilir,ruhu derin yara alır.''Akrabammm!'' diyip koşarak sarılıp öpeceği ellerden tiksinir,çünkü o eller harama uzanmıştır,çünkü varis çaresizlik içinde gözyaşı dökerken o harama uzanan elller düğünlerde,şenliklerde halay çekip oynamış, eğlenmiştir.Mutlu fotoğraflarını varisin gözünün içine sokarcasına ortalıkta paylaşmıştır.Varis hakkı olanı alamadığından çoluğundan çocuğundan utanmıştır, belki de içine kapanmıştır.Belki bu dert onu mezara kadar götürecektir. </p><p style="text-align: left;"> Başkalarının hakkına el uzatmak,onu itip kakmak,bir de haline uzaktan dudak büküp gülmek,ne kadar da ''Ebu Cehilvari'' bir davranış.Daha da şirretçesini söyleyeyim mi: köyüne gidip ,el koyduğu miras mallarıyla, çevresine hava atmak için cami yaptırmak,tabelalara kendi ismini yazmak...Ebu Cehil görse herhalde bu davranışa şapka çıkarırdı ''ben bu kadar şeytanca davranamadım'' diye.</p><p style="text-align: left;"> ''Ey haksız yere miras yiyenler! Siz aslında bebeklerin biberonlarındaki sütü içiyorsunuz,bebek sütsüz kalıyor,Okula giden çocuğun alamadığı ek kaynaklarından, ona okulu daha da sevdirebilecek olan cicili bicili kalemlerinden aşırıyorsunuz.Okusa belki okuluna daha çok bağlanmasına sebep olacak olan hikaye kitaplarını çalıyorsunuz.Belki de sizin yüzünüzden çocuklar ortaokul,lise terk oldular daha fazla ilerleyemediler.Gelecekleri sizin sayenizde karardı.Siz belki de bir genç kızın ,görücü gelecek olan babaevine lazım olan günün ihtiyaçlarına uygun olan mobilyalar yerine görücülerini yer minderlerinde otutturmanın ezikliğini yaşamasına sebep oldunuz,tabi anne ve babasının da.Belki de damat tarafı bunu ömür boyu gelin tarafının yüzüne vuracak:''seni aldığımda ne biçim bir evdeydin'' sözü yaralayacak yürekleri.Böylece haksız yere el koyduğunuz miras malıyla evlerdeki huzuru da çalmış oluyorsunuz.</p><p style="text-align: left;"> Konuyu kısaca toparlayalım .Demek ki neymiş:Haksız yere alınan miras malı sadece anneden veya babadan...vb. kalan hakkımızdan fazla olan malı almak değil,aynı zamanda insanların hayallerini,umutlarını çalmak ,bir bebeğin mama parasını, bir öğrencinin kalemini,defterini,simit parasını,geleceğini çalmaktır.Bir genç kızın çeyiz parasını,bir babanın yüzakını,bir annenin onurunu,hayallerini çalmak ve dahası hepsinin yüreklerini parçalamaktır.</p><p style="text-align: left;"> Ey mirası haksız yere yiyenler, hiçbirşey olmamış gibi o pis ,günahkar ellerinizi akrabayız diye diğer mirasçılara öptürmek için uzatmayın,hırsızsınız ve kalpsizsiniz!</p><p style="text-align: left;"> Sözü kelamın en güzeliyle kapatalım:</p><p style="text-align: left;">''<span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"" style="background-color: white; color: #333333; font-size: 15px; font-weight: bolder;">"Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz."(Fecr suresi 19. ayet) </span><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 15px; font-weight: bolder;">Sadakallahul aziym.</span></p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 15px; font-weight: bolder;"> Sumeye Barut</span></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><br /></p>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-58987767502097402512020-08-26T01:32:00.007-07:002021-01-02T00:31:24.604-08:0035-ÇEVRELERİNDEKİ İNSANLARI CEP TELEFONU BAĞIMLISI YAPANLAR<p> </p><p><br /></p><p><img alt="PRANGA MI ALYANS MI?! | iKSEK" src="https://meylimeali.files.wordpress.com/2011/04/pranga.jpg" /></p><p> Bu da gerçekten acınası ve ilginç bir toplumsal sorun ne yazık ki.Şöyle ki:</p><p> Cep telefonuna bağımlı olmayı hepimiz yadırgıyoruz,bağımlıları eleştiriyoruz.Peki onları bu bağımlılığa iten nedenleri irdeliyor muyuz veya buna sebep olanlara gücümüz yettiğince karşı durabiliyor muyuz?</p><p> Mesela dengiyle evlenemeyen bazı eşler anlaşılamamaktan yakınıp kabuklarına çekilerek cep telefonlarında mutluluk arayabiliyorlar ne yazık ki.(Yorucu bir işte çalışarak tüm enerjisi biten,konuşmaya bile dermanı kalmayıp herşeye rağmen mütebessim çehreyle ailesine varan,evine gelince huzura kavuşan ,mutlu şekilde çekyatına uzanıp cep telefonlarıyla adeta terapi olanları ayrı yere koymak lazım diye düşünüyorum.Onların namuslu şekilde çalışıp akıttıkları o kutsal tere ancak saygı duyulur ve işlerinde kendilerine kolaylıklar nasip etmesi için Mevla'ya duacı olunur.)</p><p> Aslında böyle mutsuz evliliklerde, akrabalardan aklı başında,sözü dinlenen,vakur insanları hakem olarak devreye sokmak gerekir ama ne yazık ki toplumumuzda görülen şudur ki genelde devreye karı-kocayı ayırmak için giriliyor.Sonra da aile soluğu mahkeme salonunda alıyor.Oysa ki aile içindeki hakemlik olayı olumsuz sonuçlanırsa ve tüm çözüm yolları kapanırsa ,boşanmak için mahkemeye başvurulması ancak o zaman makul olan bir davranış olur.</p><p> Bunun dışında sosyal medyada dolaşan ve her paylaşımı ''aşk acısı''yla, ''güven zedelenmesi''yle ilgili olan yazı,şiir ve kalp resimleri paylaşanlar vardır ki bunları da malumunuz üzere söz verip sözünde durmayan,aldatan,güven zedeleyen sevdikleri cep telefonu bağımlılığına itmişlerdir.Bunlar, dışarıda süregiden hayatın çok da farkında olmadan tek noktaya sabitlenmişlerdir: ''Aşk acısı''... Bunların kullandığı sloganların çoğu da ''zalımın kızı''ile başlar. Aşk mantıkla değil de duyguyla ilgili bir durum olduğundan aşık kişi ,içinde bulunduğu durumundan sıyrılmak istemezse bu olay büyük ihtimalle ne yazık ki çözümsüzdür.</p><p> Bazı ergenler de vardır ki hormon değişimlerinden dolayı oldukça agresiftirler. Bu durumda ,ailenin çocuklarına karşı sabırlı ve anlayışlı olmaları gerekirken maalesef bu konuda bilinçli olmayan kimi aileler olayları sık sık gençle tartışma ve kavga boyutuna götürürler. Bu durumda da genç, kimsenin kendisini anlamadığını,fikirlerine, karşı taraftan saygı duyulmadığını düşünerek kabuğuna kapanacak,odasında vaktinin çoğunu cep telefonuna ayırarak ''kafa dağıtma''ya çalışacaktır.Genelde bu gibi durumlara gençlerin bulduğu çözüm budur: işin kolayına kaçmak...Halbuki sinirler yatışınca ailece oturulup makul şekilde konuşulsa belki de tüm sorunlar hallolacaktır.</p><p> İş yükünden,dünya imtihanlarından bunalan kimileri de internette ''sörf'' yaparak sorunlardan uzaklaşmaya çalışır,tabi ki bu lokal bir çözümdür.Kişi arkasına dönüp baktığında sorun bıraktığı yerde duruyor olacaktır.Burada yapılması gereken şey çözüm odaklı düşünmek ve neticeye varmaya çalışmaktır.Yakın çevresine düşen görev ise çözüm konusunda bireye destek olmak, onun işlerine ,güçleri nispetinde omuz vermek olmalıdır. Böylece bir birey daha elbirliğiyle bağımlılıktan kurtulacaktır.</p><p> Son örneklemim ise küçük çocuklarla ilgili olacaktır; maalesef ki bu da toplumumuzun kanayan bir yarası:</p><p> Ne zamanki batı toplumuna özenerek geniş aileden ayrılarak çekirdek aileye geçiş yaptıysak sorunlar çorap söküğü gibi ardınca geldi. Önce çocukların özgürlük alanları olan kırları,bayırları dikey binalarla -ki ben bunlara hapishane diyorum- doldurduk. Böylece çocukların yaşam alanlarını daraltarak onları ev, avm gibi kapalı alanlara hapsettik. Bunun doğal sonucu olarak çocuk sıkılıp bunalınca evde kıyametler koptu. O zaman da ''sussun,büyüklerin kafasını yormasın.'' diye de ellerine cep telefonunu tutuşturduk.Çocukcağız cep telefonunun büyülü dünyasında hipnotizma olunca da ''çocuğum söz dinlemiyor,sürekli cep telefonuyla oynuyor,bağımlı oldu .''Diye ağlayıp sızlamaya başladık.</p><p> Halbuki ebeveyn tarafından yapılması gereken şey, çocuğu eleştirip kederli halde dizlerini dövmek değil, çocuğun cep telefonuyla oynamasına alternatif olabilecek , onun yaşına, yeteneğine uygun olan etkinlikleri araştırmak ve bunları çocukla beraber hayata geçirmek olmalıdır.</p><p> Görüldüğü üzere cep telefonu bağımlılığında suç genelde bağımlı olan kişilerde değil onların çevresindeki kişilerdedir.</p><p> Daha bilinçli bir topluma evrilmek dileğimle...</p><p><br /></p><p> SUMEYE BARUT</p><p> </p><p> </p>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-53057981739515005182020-08-15T01:47:00.010-07:002021-01-02T00:31:04.043-08:0034-KISKANÇ İNSANLAR<p>İnna lillah ve inna ileyhi raciun.</p><p>(Hepimiz Allahtan geldik ve gene O'na döneceğiz.)</p><p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis5R7L7rBxn11XHG96UW6OUb-2PCvj1k6NEc5mjnFN7AN0IcK8UqmoWwluNpA9GbOApmDVCquJu6X1oXx4GxZ7g9eUcjl375V1QghiRHXD7rT7SQ0BIkgMR2Y9ZKN8ELC4MZ-dMy52GZJW/s2048/IMG_20200815_105857.jpg" style="clear: left; display: inline; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis5R7L7rBxn11XHG96UW6OUb-2PCvj1k6NEc5mjnFN7AN0IcK8UqmoWwluNpA9GbOApmDVCquJu6X1oXx4GxZ7g9eUcjl375V1QghiRHXD7rT7SQ0BIkgMR2Y9ZKN8ELC4MZ-dMy52GZJW/w197-h262/IMG_20200815_105857.jpg" width="197" /></a> </p><p> Toplumumuzda mevcut olan bir problem de başkasında var olan güzel hasletleri veya bir dünya meta'ını çekememe , onu kıskanma hastalığıdır.</p><p> Sizce kıskançlığın kaynağında iman zayıflığı var mıdır? Bana soracak olursanız :''vardır,hatta bunun kökeninde imansızlık da yatıyor olabilir.'' Şöyle ki:</p><p> Bir insan neden kıskanır? Kendisinde o beğendiği şey -her neyse - yoktur,başkasında da o şeyin olmasını istemez, yok olmasını ,mahfolmasını ister.</p><p> İlk kıskançlık Şeytan',ın Hz. Adem'i çekememesiyle başlar malum, dolayısıyla kıskançlık şeytani bir haslettir .Diyebiliriz. Zaten ''Felak suresi''nde: ''Kıskandığı zaman kıskancın şerrinden Allah'a sığınırım'' .Dememiz, bunu dua olarak yapmamız, Allah'tan yardım dilememiz öğütleniyor.''Nas Suresi''nde de Şeytan'dan ve şeytanlaşmış insanlardan Allah'a sığınmamız öğütleniyor.</p><p> Kıskanç insan Allah'ın ''Rezzak'' ism-i şerifine muhalif davranmış, O'nun rızık taksimine razı gelmemiştir.Dolayısıyla burada bir inkar,bir başkaldırı da görülmektedir.Hasetçi: ''Ya Rabbi, sen neden ona öyle verdin, neden bana böyle verdin? Taksimini beğenmedim''.(haşa) demeye getirmektedir işi. Oysa ki kainatın, bütün hazinelerin sahibi Allah'tır. O dilediğine verir, dilediğinden de alır.Ona başkaldırmak kimin haddine.</p><p> Verilen de malıyla ,verilen şeylerle imtihandadır; verilmeyen de sabırla imtihandadır:</p><p><span style="background-color: white;">''<span face="" style="color: #003366; font-family: "eb garamond";">Bunların dışında, sabredip iyi işler işleyen kimseler, işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.'' (Hud Suresi 11. ayet meali)</span></span></p><p><span face="" style="background-color: white; color: #003366; font-family: "eb garamond";"> Varlıkta şükretmek,var olanı Allah yolunda infak etmek;yok olana sabretmek, namaz ve duayla Allah'tan yardım dilemek en doğru olan yoldur.Yunus Emre gibi düşünmek en iyisi;nitekim o:</span></p><p style="text-align: center;"><span style="background-color: white; font-size: small;"><span face="" style="color: #003366; font-family: "eb garamond";">''</span><span face="" style="color: #586d7f; font-family: dosis, verdana, arial, sans-serif; text-align: center;">Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim</span></span></p><span face="" style="background-color: white; color: #586d7f; font-family: dosis, verdana, arial, sans-serif; text-align: center;"><span style="font-size: small;"> Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni.''Demiştir.</span></span><div><span face="" style="background-color: white; color: #586d7f; font-family: dosis, verdana, arial, sans-serif; text-align: center;"><span style="font-size: small;"> </span></span></div><div><span face="" style="background-color: white; color: #586d7f; font-family: dosis, verdana, arial, sans-serif; text-align: center;"><span style="font-size: small;"> Bu dünyada bir derviş gibi yaşamak en doğrusu.</span></span><p style="text-align: left;"><span style="background-color: white;"> ''Mal sahibi ,mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?</span></p><p style="text-align: left;"><span style="background-color: white;"> Mal da yalan,mülk de yalan,var biraz da sen oyalan.''</span></p><p> Konuya burada nokta koyarken bir derviş gibi yaşayan ve bir hafta önce vefat eden babamdan hatıra olarak geriye kalan takkesini, biz gözü ancak bir avuç toprakla doyacağı ayetle belirtilen insanoğluna tarihi bir ibret olması için ,yukarıda paylaştım.Babamın ruhuna bir Fatiha okursanız sevinirim.</p><p><br /></p></div>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-71817481176357278032020-08-02T02:52:00.011-07:002020-08-04T00:59:17.539-07:0034-POLEMİK SEVMEYENLERİMİZ (!) <div class="separator" style="clear: both; text-align: right;"><img border="0" data-original-height="4608" data-original-width="3456" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiauMKsDegxzj7VQpyR2_pxe5PlbdHIfsHFU01HMg3m8qb0mfL44pAw6BBhYQwlo_KlRpJbYAHOw1dOX0NLKIa0GE9KEO-ZNaqixhPEHp6xdGOYk_wcjDzELVD_Z40liijn8e6TYX0QY72g/w126-h168/IMG_20200602_125057.jpg" width="126" /></div> İnsan ne için
yaşar: dini,vatanı,namusu,onuru...v.b kutsal değerleri için tabiki,değil mi.
Onun içindir ki bu değerlere yan gözle bakanı, hakaret edeni,saygısızlık yapanı
düşman belleriz,olması gereken de bu zaten.Devlet eliyle bu şahıslara gereken
ceza da verilir malum.Bir ülkede eğer bu tür saygısız şahıslara ceza verilmiyorsa,o
devlet uzun süre ayakta kalamaz .<p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Şair'in dediği
gibi:<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> ''Dostun
kim,düşmanın kim, bil oğlum,<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Vatanına göz
dikeni ez oğlum.''<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> İstiklal Marşı
şairimiz de:<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> ''Değmesin
mabedimin göğsüne namahrem eli,<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Bu ezanlar ki
şehadetleri dinin temeli,<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Ebedi yurdumun
üstünde benim inlemeli.'' Diyerek kutsal değerlerimize halel getirmeye
çalışanlara karşı mücadele etmemiz gerektiğini vurgulamışlardır.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Haksızlığa ve
saygısızlığa karşı dik duranlara, yılmadan mücadele verenlere minnettarız ,tüm
aziz şehitlerimize de rahmet dilerim yeri gelmişken. Biz yurdumuzda rahat nefes
alabiliyorsak o cengaverlerin,elini taşın altına koyanların
sayesiyledir.Mekanları cennet olsun.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Bazıları da var
ki,onlara ''nemelazım''cılar denir, değerlerimize hakaret edenlere karşı
mücadele etmek şöyle dursun,mücadele edenleri yalnız bırakırlar,karşı tarafa
yağcılık yaparlar.Bunlar kompleks içinde olduklarından dolayı ''herkes beni
sevsin,kimse bana yüzünü ekşiltmesin,düğünüm,sünnetim,konvoyum kalabalık
görünsün''telaşı içindedirler.''Selam verenim çok olsun'' diye kaygılanarak
herkese mavi boncuk dağıtma,herkese şirin görünme telaşında olurlar. Bilmezler
ki''herkes seni seviyorsa sen aslında iyi bir insan değilsindir.Seni ''ya Musa
(as.) sevmeli ya da Firavun; 'ya mazlum sever ya da zalim.İkisine de şirin görünmeye çalışıyorsan iki yüzlü birisin demek ki.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Bunlara :''Ya
değerlerimize hakaret ediyorlar,işitmiyor musun,görmüyor musun?'' Denildiğinde
bu çirkef zihniyet ve aşağılık karakterdeki insanlar:''Amaaan,ben polemik
sevmem .''derler böylece işin içinden sıyrılmaya bakarlar.Mücadele verenlerin
azmini kırar ,onları yalnızlaştırarak pasifize etmeye çalışırlar ama biryandan
da şehitlerimizin arkasından timsah gözyaşlarını dökerek her
iki tarafa da yaranmaya çalışırlar.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Merhum Mehmet Akif ERSOY tam da onlara göre de bir şiir
kaleme almış.Buyrun:<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> ''Zulmü alkışlayamam,
zalimi asla sevemem;<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Gelenin keyfi için
geçmişe kalkıp sövemem.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Biri ecdadıma
saldırdımı, hatta boğarım! ...<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">-Boğamazsın ki!<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?''<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu polemik sevmeyenler(!) in maddi menfaatlerine hele bir
dokunun da ne küfürler, ne hakaretler, ne ayak oyunları duyup göreceksiniz...<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Allah içimizdeki bu sözümona
polemik sevmeyenlere akıl, izan ve şuur
versin.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu yazımla onların yüzüne (kendilerini kral gibi de
gördüklerinden dolayıdır ki ayrıca):Kral çıplak! demek istedim.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: -14.2pt;"> Dalaverenizin farkındayız ve
''mızrak çuvala sığmıyor'' ey polemik sevmeyenler(!). <br /></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: -14.2pt;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: -14.2pt;"> Sumeye BARUT<br /><o:p></o:p></p><a href="http://siir.me/mehmet-akif-ersoy" style="background-color: white; color: #226c97; font-family: sans-serif, arial; font-size: 14px; text-decoration-line: none;"><span class="sair_line" style="clear: both; display: block; margin-top: 40px; overflow: auto; padding-left: 30px;"></span></a>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-14435169790032393982020-07-18T22:41:00.003-07:002020-08-02T12:11:41.945-07:0033-ARAMIZDAKİ İKİYÜZLÜLER<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDW7PoHkE-A4xgN2La0KRwB2xx5qUVp5fu8QKWf1cBgP-uyp9g-LW_I2AFSd-HEeViEH7l_X7weDQYpDUHPD48449edpjOj54v13AK5l7XrqqmvR5WnsZYFAHizrJRrWlA-88lCLzvVhOG/s1600/thumb.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="483" data-original-width="645" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDW7PoHkE-A4xgN2La0KRwB2xx5qUVp5fu8QKWf1cBgP-uyp9g-LW_I2AFSd-HEeViEH7l_X7weDQYpDUHPD48449edpjOj54v13AK5l7XrqqmvR5WnsZYFAHizrJRrWlA-88lCLzvVhOG/s320/thumb.jpg" width="320" /></a></div>
Özüyle sözü, içiyle dışı bir olamayan, münafık insanlara ''ikiyüzlü'' denir malum.<br />
Bu her ne kadar çirkin bir özellik-kötü ahlak ise de bence karşısındakinde şok etkisi oluşturan büyük bir iştir.Nitekim Mevlana Hazretleri ''testinin içinde ne varsa dışına da o sızar'' demiştir fakat bu ikiyüzlüler içlerindeki düşünceleri fesatlıkları dışlarına yansıtmama kabiliyetlerini göstermeleri bakımından bence hayret etmemizi hakediyorlar.<br />
Düşünsenize karşınızdaki insanı sevmiyorsunuz belki de ondan nefret ediyorsunuz.Onun fikirleri ,konuşmaları sizi rahatsız ediyor.Kafanızda ''bu adama nasıl çelme takarım da onu düşürürüm''ün plan ve programını yapıyorsunuz; fakat onunla karşılaştığınızda hiçbir soğuk- mesafeli duruş sergilemiyorsunuz, mimiklerinizde ona karşı en küçük bir rahatsızlık belirtisini açığa çıkarmıyorsunuz; aksine o muhatabınızla şenşakrak konuşuyorsunuz,hatta arada kahkahalarla gülüp muhabbeti koyulaştırıyorsunuz.Kendisini bu kadar gizleyebilmek...Bir atasözümüzde'' ayağıma yer edem, gör bak sana neler edem.''dediği gibi (toplumda böylelerinin sayısı maalesef ki az değil.)<br />
Bu hakikaten büyük bir iş değil midir? İkiyüzlülük en iğrenç davranışlardan biridir ve bu kadar rolü yapabilen insan büyük yetenek sahibidir bence (övmüyorum,yanlış anlaşılmasın).<br />
İçinde ayrı bir sen,dışında ayrı bir sen! Bir insan,çift karakter. Nasıl bu kadar büyük bir şeytan olunabiliyor? Hayret etmemek mümkün değil.<br />
Düşünsenize karşınızdaki aslında sizden nefret ediyor, arkanızdan iş çeviriyor, kuyunuzu kazıyor,sizse onun iyi insan, iyi arkadaş olduğuna kanmışsınız ve onunla muhabbet ediyorsunuz,belki evinize davet ediyorsunuz,çocuklarınızla aynı ortamı onunla paylaşıyorsunuz.O ise tekin değil. Size,eşinize,işinize veya çocuklarınıza zarar verecek,belki de şerefinize halel getirecek yani fırsatı bulduğunda size darbeyi vuracak.Tabi ben konuyu bireysel manada ele aldım.Toplumsal manada bu işin en büyük örneği Fetö olarak verilebilir.Onun zararı hepinizin malumu zaten<br />
Peygamberimiz as. cennetin en dibine, alevlerin en korkunç olduğu yere münafık olanların gireceğini bildirmiş. Eee bu iğrenç karakteri de ancak cehennem temizler,tabi kişi tövbe etmedikçe.<br />
Yüce Allah çevremizdeki münafıklardan bizi uzak tutsun, onların şerrinden cümlemizi muhafaza buyursun.<br />
<br />
Sumeye Barut SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-28203837977153604342020-05-31T02:20:00.000-07:002020-06-01T13:35:46.838-07:0032- ZALİM ERKEKLER<br />
<div style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">
<img alt="Kalp Gül Kırık Kırmızı - Pixabay'de ücretsiz resim" height="200" src="https://cdn.pixabay.com/photo/2016/12/01/13/56/heart-1875356_960_720.jpg" width="320" /></div>
<br />
<br />
<br />
Gerek çevremizde gerekse haber kanallarında birçok aile içi anlaşmazlığa ve şiddete şahit oluyoruz ne yazık ki! Olaylar çoğu zaman kadınların aleyhine sonuçlanıyor.Ya yaralamalar ya da cinayetler gerçekleşiyor maalesef.<br />
Bu durumlarda erkekler genelde yaraladıkları veya öldürükleri eşlerinin suçlu olduğunu söylerler.Peki bunun gerçeklik payı nedir?<br />
<div>
Kötü ahlaklı erkekler olabileceği gibi kötü ahlaklı kadınlar da vardır mutlaka.Kötü huylu kadınları başka bir yazımda irdeleyeyim inşaallah ama ben bu yazımda kötü ahlaka sahip erkekleri konuşmak istiyorum.<br />
İlk başta: Eşiyle geçimsizlik yaşayan erkeklerden kaç tanesi özeleştiri yapıyor acaba? Ben sayının çok düşük olduğunu düşünüyorum.Çevremde gördüğüm şudur ki ''eşimin memnuniyetsizliklerinin sebebi acaba ben olabilir miyim,nerede hatam,kusurum var, kendimi düzeltmek için neler yapmalıyım?''gibi soruları kendine soran erkekler hemen hemen yok gibi.Zaten erkek kendisine bu soruları sorsa büyük ihtimal karı-koca arasındaki anlaşmazlıklar ortadan kalkar ,eve huzur hakim olur. Ama toplumda genelde ''erkektir,yapar; kadın dediğin de sineye çeker''havası hakim olunca anlaşmazlıklar kördüğüm haline geliyor.<br />
Gene gözlemlediğim kadarıyla evlilik terapistine veya psikologa gitmeleri gerektiğinin tavsiyesi ve daveti eşine hep karısından geliyor. Ben ilk adımı erkeğin attığına hiç şahit olmadım.Sizlerin çevresinde böylesi var mı bilemiyorum tabi.<br />
Sorunların kültürel, geleneksel- töre ile ilgili boyutları vardır mutlaka ama benim gözlemlerime göre temel sorunlardan biri erkeğin, karısının rızasını almadan ondan gizli bir şekilde maaşından yüklü bir meblağı devamlı olarak annesine,babasına,kardeşine,yeğenine dağıtmasıdır.Ha durumu iyiyse bunda sorun olmayabilir ,sonuçta kendi kazancı ve verdiği hayır- hasenat karısına maddi anlamda olumsuz etkiler doğurmayacaktır. Ama eğer karı-kocanın maddi durumu iyi değilse veya orta halliceyse ve erkek eşinden habersiz olarak kendi çevresine maaşından dağıtıyorsa o zaman da eşini fedakarlık yapmaya zorlamış olur.Karısının asli ihtiyaçlarından kısmak belki de onu akrabalarına, komşularına boyun bükmek,avuç açmak zorunda bırakacaktır ki bu da onur kırıcıdır hakikaten.Genelde gördüğüm hal bu maalesef. Karısından gizli bir şekilde düğünde takılan takıları arsa alması için kardeşine veren mi dersin,maaşından yüklü bir meblağı babasına,yeğenlerine veren mi dersin...Sonra da evde huzursuzluklar patlak verir. Kadıncağız pazar parasını denkleştirmek için kendi babasına eşini kötülemek, derdini anlatmak zorunda kalır. Çocuğunun okul servis parası için kardeşine avuç açmak zorunda kalır. Kayınpederinin ,düğün takılarına cebren el koymasını ağlayarak annesine anlatmak zorunda kalır.Bunları yazarken bile içim parçalanıyor,erkekler bu zulmü kadınlarına nasıl acımasızca yapabiliyorlar aklım almıyor.<br />
Dinimizde erkekler Allah-ü Teala tarafından eşlerine ''koruyucu'' olarak belirlenmişlerdir.Yani her türlü zarardan karılarını korumak ,muhafaza etmekle sorumludurlar; maişetlerini temin etmek ve ihtiyaçlarını gidermekle mükellleftirler. Buna gücü yetmeyenlerin de evlenmesi mekruhtur (İslam alimlerince çirkin görülmüştür).<br />
Eğer erkek ,eşine danışarak ve onun rızasını alarak birlikte fedakarlık yapacaklarsa bunda sorun olmaz, sonuçta rıza var. Aksi halde gizli bir şekilde ve cebren-hileyle onun ihtiyaçlarından kısılırsa bu büyük bir zulüm olur ve ahirete inanan , Allah'a hesap vereceğini bilen bir insan bu şekilde davranmaz,davranmamalı.<br />
Ey eşlerine zulmeden erkekler! Silkelenin ve Peygamber ahlakıyla ahlaklanın,karılarınızın kul hakkıyla Allah'ın huzuruna gitmeyin.<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUT<br />
<div>
<br /></div>
</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-16272284639124451702020-05-26T11:01:00.004-07:002020-08-13T10:09:25.226-07:0031-SOSYAL DUYARSIZLIK İÇİNDE OLANLARIMIZ<div style="text-align: center;"><br /></div>
<div style="text-align: left;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPgkL1WWHCUiJUUYrZW7-WUTa-ZJRWkWLDOGeHs8sqSekdPAIBVmNubw6AIfqLksGM7VCsfTEVaJN4Wlkbf0iPweFDcW6CFxv27KUbR-v6YH9kKRdgF7BpK4K5Pu3Abwkk7rQ0BjyPhgXw/s4608/IMG_20200308_101939.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3456" data-original-width="4608" height="197" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPgkL1WWHCUiJUUYrZW7-WUTa-ZJRWkWLDOGeHs8sqSekdPAIBVmNubw6AIfqLksGM7VCsfTEVaJN4Wlkbf0iPweFDcW6CFxv27KUbR-v6YH9kKRdgF7BpK4K5Pu3Abwkk7rQ0BjyPhgXw/w262-h197/IMG_20200308_101939.jpg" width="262" /></a></div> Yüce Allah dünyayı sınav yurdu olarak yarattığı içindir ki herkesin imkan ve yeteneği eşit değildir.Herkes eşit olsa zaten dünya çok sıkıcı ,monoton bir halde olurdu, adeta robotlar diyarına dönüşürdü.Belki de 'her mükemmel şey bizim hakkımızdır zaten, neden şükür ve ibadet edelim ki ''.diyerek Allah'a kafa tutardık ki bu da Firavunlaşmaya kapı aralardı.Bunun sonucu da tabiatta nizamın bozulması ve kaos olurdu.</div>
<div style="text-align: left;">
Madem ki herbirimiz mal varlığımızla ,yaşantımızla ve yeteneklerimizle farklıyız o halde bizi yaratanın bundan muradı ne ola ki? </div>
<div style="text-align: left;">
Mevla bizim bir hedefe doğru ilerlememizi istiyor demek ki.Eee bize Allah'ın meramını açıklayacak kutsal kitap ve Peygamberler geldiğine göre herbirimiz Allah'ın ulaşmamızı istediği gayesini biliyoruz:Yardımlaşma ve dayanışma...Yardımı kimilerimiz sadece zekata ve fitreye indirgemiş durumda.Nisap miktarı malı olmayanın da zekat ibadetini yapması gerekmiyor,kala kala yılda bir kere 1 öğünlük yemek parasını yardım olarak dağıtmak kalıyor bu gibilere.<br />
İslamın ruhunu anlayan kişiler yardımın sadece fakire verilen parasal destek olmadığını bilir.Yardımlaşma ve dayanışma o kadar dar kapsamlı bir şey değil nitekim.<br />
Mesela yaşlı komşumuz varsa ona arada hal- hatır sormak,varsa derdini dinlemek,ona moral vermek, çarşıya- pazara gittiğimizde birşeye ihtiyacı olup olmadığını sormak da komşuluk görevimizdir. Bebeği olup ,onun ağlama seslerinden dolayı aylarca rahat uyku uyuyamayan bir tanıdığımızı arayıp yükünü nasıl hafifletebileceğimizi konuşmak, dul bir arkadaşımız varsa ve küçük çocuklarıyla başbaşa, hayatta yalnız başına mücadele veriyorsa arada bir telefon ederek ona hal hatır sormak,bazen evimize onları buyur edip yemeğimizi onlarla paylaşmak, birkaç moral verici söz söylemek de dayanışma kapsamındadır.Bunun gibi sıkıntılı bir durum yaşayan akrabalarımızın da bir''alo, geçmiş olsun''sözümüzü duymaya ihtiyaçları olabilir.İflas etmek üzere olan bir esnaftan alışveriş etmek veya bir işe,sanata yeteneği olan birinin imkanımız varsa elinden tutmak da güzel bir dayanışma hareketidir .Uğraş vererek etkinlik hazırlayan bir çocuğa ''aferin''demek, sosyal paylaşım sitesinde topluma faydalı bilgiler paylaşan birine emeğinden dolayı''Allah razı olsun'' diyerek ''beğen'' butonuna basmak ,toplumun da faydalanması için paylaşımı çevresine de yaymak.Bunlar da dayanışma ,yardımlaşma, bir işe omuz verme kapsamında olan sosyal duyarlılıklardandır.<br />
Müslümanların bir kısmının üzerinde adeta ölü toprağı serpilmiş (herkes böyledir demiyorum ama...).Lütfen artık silkinelim,biraz hareket gerek.İlk iş olarak şunu yapabiliriz mesela:Telefon rehberimizi elimize alıp rehberimizdeki isimlere tek tek göz gezdirerek hangi tanıdığımızın şuan neye ihtiyacı olduğunu düşünelim lütfen; ama sadece düşüncede kalmasın bu ,harekete de geçelim.<br />
Daha yaşanılası bir dünya için!<br />
<div style="text-align: left;">
<span style="text-align: right;"> </span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="text-align: right;"> Sumeye BARUT</span></div>
</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-65071497233297813752020-05-04T11:51:00.006-07:002020-08-26T01:34:36.013-07:0030- VEFASIZLAR<div style="text-align: center;"><br /></div>
<div><br /></div><div><br /></div><div><img alt="gidiyorum bu* on Twitter: "şunu bir kez daha anladım ki, vefa ..." height="126" src="https://pbs.twimg.com/media/CHyQyj9UEAAfXKd.jpg:large" width="189" /> Vefa, daha önceden iyilik gördüğümüz birine karşı duyduğumuz minnet ,yapılan iyiliği unutmamak ve bu iyilik karşısında elimize fırsat geçtiğinde bizim de iyilikle mukabelede bulunmamızdır.Hiçbir şey yapamıyorsak bile muhataba en azından bir teşekkürü çok görmemektir.<br />
Ne yazık ki günümüzde çoğu kişi tarafından unutulan bir haslet.<br />
Vefa, Hz. Peygamberimizin de ahlakında var olan bir durumdur. Öyle ki O kutlu insan,eziyetli geçen Taif Seferi dönüşünde müşriklerce Mekke'ye alınmamış neden sonra kendine eman (günümüz deyimiyle bir nevi vize) veren Mut'im b. Adiyy'e ömrü boyunca minnet duymuş ve bunu Mut'im öldükten yıllar sonra Bedir savaşında ele geçirilen esirler hakkında Mut'im'in oğlu Cübeyr'e şöyle ifade etmiştir:''Eğer Mut'im hayatta olsaydı ve benden esirleri serbest bırakmamı isteseydi onun hatırı için esirlerin hepsini serbest bırakırdım''.Burada küçük bir not düşeyim: Mut'im b. Adiyy müslüman olmamıştır.<br />
Vefa duygusu toplum için çok elzemdir aslında. Bir Kızılderili atasözünde: ''İhanet dostluk zincirini karartır,vefa ise onu herzamankinden daha parlak yapar.'' denilir.<br />
Vefasız insanlar karşı tarafa nekadar soğuk ve itici geldiklerinin farkında olmadıklarından dolayı zeki olsalar bile akıllı değillerdir. Malumunuz zeka beynin algılama hızıdır.Akıl ise doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneğidir. Bir insan minnet duygusu taşıması gerektiği yerde vefasızlık ve nankörlük yaparak dostlarını incitip kendinden uzaklaştırıyorsa onun akıllı olduğu elbette ki düşünülemez.<br />
Bu nankör insanlar başka bir zaman yine dara düşerlerse daha önce kendilerinden uzaklaştırdıkları arkadaşları tarafından büyük ihtimalle yardım görmeyeceklerdir. Peki bu durumda olayın öznesinin akıllı olduğu nasıl düşünülebilir ki?<br />
Toplumun birbirinden kopuşuna sebep olan vefasız insanlar herzaman kaybeden taraf olurlar. Bu kaybediş belki de bu dünyayla sınırlı olmaz,ukbada da devam eder.<br />
<br />
<br />
<br />
Sumeye BARUT</div>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-55683393314173105712020-04-24T11:52:00.010-07:002020-09-03T03:23:25.477-07:0029-ROL MODEL OLAMAYAN DAYI VE AMCALAR<div style="text-align: center;"><br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div> <img alt="Göz Egzersizleri Nasıl Yapılır?: 9 Adım (Resimlerle) - wikiHow" height="101" src="https://www.wikihow.com/images_en/thumb/6/67/Exercise-Your-Eyes-Step-9-Version-4.jpg/550px-nowatermark-Exercise-Your-Eyes-Step-9-Version-4.jpg.webp" width="181" />Ben şahsen geniş ailede büyüyen ve bunun tadına tuzuna varan biriyim.Büyüklerimin hayat tecrübelerini,hikmetli nasihatlerini dinleye dinleye büyüdüm.Bu yüzden çekirdek ailede büyüyen yaşıtlarıma göre kendimi şanslı sayıyorum.<div>
Dedelerim zamanın medreselerinden yetişmiş imamlardılar.Ailenin kültürü,dini hassasiyetleri ona göreydi.Aile sohbetlerinin çoğu alimlere ait el yazması eserlerde yer alan hikmetli sözlerdi.<br />
<br />
Amcalarım ben küçükken bana çokça kitap hediye ederlerdi .Okuma aşkım böylece başladı.Dayılarım ve teyzelerim de öyle. Ara ara kitaplıklarını yenilerler fazlalıkları bana getirirlerdi.Ailede o kitapların hakkını verebilecek çocuklardan biri olduğumu anlamışlardı.Ben de Allah var bir solukta her birini okurdum.Hatta ansiklopedilere bile sıkılmadan sarılırdım.Gece uyku saati geldiğinde kitap okuyamayacağım için üzülürdüm.Bugün eğitimciysem akrabalarımın büyük katkısıyladır bu.<br />
<br />
Akrabaların sadece eğitime,bilgiye,görgüye değil katkısı bence, insanların sevincine,huzuruna da çokça katkısı olanlar vardır; tabi mantıklı ve vicdanlı olanlardan bahsediyorum.<br />
<br />
Akrabaların huzura olan katkılarına gene kendi hayatımdan bir örnek verecek olursam: Dayılarımdan birinin minibüsü vardı.İki-üç ayda bir anneme telefonda:''Bacım biz sıla-i rahim yapmak için size gelmek istiyoruz ,uygun musunuz?" der, o anda evde biz çocuklardan sevinç çığlıkları kopardı.Bilirdik ki dayımlar gelince bizi ormana, göl kenarlarına gezmelere götürecekler, salıncaklar kuracağız,kuzenlerimizle eğleneceğiz, piknik yapacağız.İki dayım aileleriyle birlikte her defasında yanlarına müsait olan teyzemlerden bir-ikisini de alarak bize gelir,yemekler yenip biraz dinlenildikten sonra minibüse doluşulur ve deşarj olmaya tabiata çıkardık.<br />
<br />
Araba ya bir orman kenarında park ettirilir ya da bir dere veya göl kıyısında...Mangallar yakılır,küçük tüpte dünya kadar patates kızartılır,karpuzlar -şöyle en sulusundan- hilal şeklinde dilimlenip çocukların ellerine verilirdi.Keyfimize diyecek yoktu.<br />
Yemekler yenildikten sonra çaylar içilir,sonra o muazzam -hatırladıkça özlemden dolayı burnumun direğini sızlatan- sohbetler başlardı: Fıkhi konulardan, güzel ahlakla ilgili kıssalardan, yakın tarihte yaşanmış olaylardan,bilimsel bilgilerden...ve daha nice şeylerden konu açılırdı.Biz çocuklar ,büyüklerimizin yanında saygıyla oturur, büyük merakla ve heyecanla konuşulanları dinlerdik,bizi de konuya katmak için arada dayımlar bize de sorular sorar, fikirlerimizi alırdı.Bizler dayılarımızı ve teyzelerimizi ulaşılamaz değerde bilge kişiler olarak görüp onlar gibi olabilmenin hayallerini kurardık.Allahım ne şanslı çocuklardık!<br />
<br />
<br />
Şimdiki çocuklara gerçekten de çok üzülüyorum.Odalarına ''herhangi bir sanat icra edememenin hıncıyla orasını-burasını açarak ünlü olmuş zavallılar''ın posterlerini asıyor,okul defterlerine,giyecekleri tişörtlere onların resmi basılmış olanlarını dünya kadar para harcayarak alıyorlar.<br />
<br />
Bunda yeğenlerine rol model olamayan,sorumluluk alamayan dayıların ve amcaların payı büyük bence.Bencilce kendi rahatını düşünen, tek başına yemeği,içmeyi ve eğlenmeyi tercih edenlerin boynunda ,yanlış yolu seçmiş yeğenlerin vebali büyük olsa gerek.<br />
<br /> Sumeye BARUT</div>SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-90326704156818370242020-02-29T13:22:00.002-08:002020-08-26T01:39:31.712-07:0028-YALNIZ VE MUTSUZLARIMIZ<div class="separator"><div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img alt="SOLMUŞ GÜL | ALİ OSMAN TATLI" height="155" src="https://eemuh.files.wordpress.com/2010/11/solmus-gul.jpg?w=260" width="208" /></div></div><div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">
28-YALNIZ VE MUTSUZLARIMIZ</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Yakın zamanda Avrupa'da ''Yalnızlık Bakanlığı''nın kurulduğunu duyduğumda ilkin çok şaşırmıştım.Fakat biraz durup düşündüğümde aslında bizim toplumun genelinin de yalnızlık içinde olduğunu farkettim ve bu durumdan derin bir elem duydum.<br />
Geleneksel yapımızdan vazgeçip modern hayatı tercih ettiğimizde geniş aileden çekirdek aileye geçmiş olduk.Bununla da yetinmeyip küçük problemlerde çözüm yolu aramaktansa bir çok kişi boşanma yolunu tercih etti.Böylece toplumumuzda büyük bir yalnız ve mutsuz gurup oluştu.Bireysel yaşamayı arzulama , alabildiğine özgür olma ve hiçkimseye katlanamama tutkumuz yüzünden böyle gidersek sonumuz Avrupa ülkeleri gibi olacak ne yazık ki...Yalnız yaşayanlar,yalnız ölenler,öldükten bilmem kaç zaman sonra duyulan koku yüzünden öldüğü anlaşılanlar...</div>
<div style="text-align: left;">
Taa en başından olaya bakacak olursak ;evlenen gençlere -tabii maddi durumları iyiyse- ayrı ev kurulur (bence genelde kayınvalide geline,gelin de kayınvalideye tahammül etmemeye niyetlendiğinden).Düzen kurulduktan sonra da plan ve programlar genelde çekirdek aileye göre yapılır.Hafta içi anne-baba işe gider,çocuklar okula...</div>
<div style="text-align: left;">
Hafta sonu babalar biraz daha rahattır ama annelerin temizlik ve ütü işi olur.Bu işler bittikten sonra çekirdek aile avm'lere , restourantlara, sinemaya ...vs. gitmeyi tercih eder.Böylece akrabalarla aralarına mesafe girmiş olur.Eee ''Gözden ırak olan gönülden de ırak olur''.Demiş büyüklerimiz.</div>
<div style="text-align: left;">
Uzun süre yanına gidemediğimiz akrabalarımız nice zaman sonra buluştuğumuzda bundan dolayı küçük imalarda bulunacak olsa bu defa da kalbimiz kırılır ve ''havadan nem kapma''ya başlarız.Akraba görüşmelerimiz artık tatsız tuzsuz geçmeye başlar.Genelde sohbetlerden başlar ağrır ve ağızların tadı kaçar.</div>
<div style="text-align: left;">
Bazı eltilerin kıskanç tavırları,bazı kayınvalidelerin küçük bir sözünün gelinleri aylarca küsme moduna sokması( gelin küsmek ve geliş- gidişi kesmek için bahane bekliyordur belki de...),kayınpederin bir davranışının, damadı garip triplere sokması,baba ve amcalar arasındaki adaletsiz miras paylaşımı,halaların kendi çocuklarıyla yeğenlerini kıyas yapması ve bunun da muhatabını incitmesi gibi sebeplerle insanlar yalnızlaşmaya başlamıştır.Yani yakınımız olan bazı akrabalarımızın vicdandan uzak ,adaletsiz tavırları yüzünden ne yazık ki çoğu kişi kabuğuna çekilmiş durumdadır.Çocuk parklarına giderseniz derin acıyı daha somut şekilde görebilirsiniz.Genelde her çocuk bireysel oynar ve bunun sonucunda sıkılıp mutsuz olur.Çocukların yanlarında bulunan yüzleri asık anneler üzüntülü şekilde iç çeker dururlar.Aslında herkes bu yalnızlıktan şikayetçidir ; malum insan sosyal bir varlıktır.</div>
<div style="text-align: left;">
Kendi akrabalarıyla bağları zayıf olanlar ''akrabadan ne hayır gördüm ki elden ne göreceğim.''düşüncesine girince komşuluk ilişkileri de zayıflamaya başlamıştır.</div>
<div style="text-align: left;">
Eğer toplumda güven ve adalet yeniden tesis edilmezse bu gidişle korkarım ki yakın zamanda bizde de ''Yalnızlık Bakanlığı'' kurulacak böylece yalnız yaşayıp yalnız öleceğiz...</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
SUMEYE BARUT</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-72662572534886720322020-02-22T13:45:00.005-08:002021-05-13T14:11:55.488-07:0027-BİZDE BOYKOT KÜLTÜRÜ YOK<div class="separator"><div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;">
<img alt="Uygunsuz Vaziyet: ''Dur!'' noktası..." height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhunWTZUHQkSKCpM4rWEu1a12u9n2XqYkKvKSvaZWTqTntizH4Fl5iejH0ewUPYEYL_H7u0Lo026zpeUYZ4K4KAYvGq_bAXOpYZ-gw3JM_-9GsFilC6Dbhfg02Wk0S7NM1fuFe3fWk6OI9Y/w200-h215/stop.png" width="200" /></div></div><br />
<div style="text-align: center;"><br /></div>
<div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div>
<div style="text-align: left;">
Gün içinde damarımıza basarak bizi sinir eden nice şeyler oluyor değil mi değerli okuyucularım?</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Manevi ve milli değerlerimize saygısızlık yapan,siyasi tercihlerimize karışan ,kendi ideolojisini empoze etmek için canhıraş şekilde tacize girişen saygısızlar olabiliyor.Ayrıca tv. programlarıyla veya internet üzerinden çoluk çocuğumuzun ahlakını bozmaya çalışan nice hadbilmezlerle karşılaşıyoruz maalesef.Peki böyle durumlarla karşılaşınca ne derece karşı atağa geçebiliyoruz? Saygısız söylemlerde bulunan,kutsallarımıza tahammül edemeyenlere karşı nasıl bir mücadele yapmamız gerektiğini biliyor muyuz? Burada ''Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.''Hadisini hatırlatayım."Hak" Allah'ın adıdır ve en büyük haksızlık manevi değerlere ,yani Allah'ın hakkına karşı yapılan hadbilmezliktir.Sonra da kul hakları gelir.</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
Bu tür durumlarda boykot anlamında neler yapıyoruz acaba,burada iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım lütfen. ''Ayşe şunu yapmadı,Fatma şunu demedi, Ali-Veli gelmedi'' değil,biz kendimiz tepki olarak şimdiye kadar ne yaptık ve bundan sonra da ne yapacağız acaba?(Şükür ki ben tepkisiz biri değilim.Gücümün yettiğince...)</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Aydınlanmak için biraz İslam tarihine bakalım isterseniz:</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Hz. Peygamber(as.) dönemine bakarsanız iki boykot olayına rastlarsınız.Birincisi:Mekke dönemindeyken Mekkeli müşrikler müslümanları dinlerinden döndürmek için her yolu deniyorlar.Müslümanların zerre kadar taviz vermediğini görünce de en sonunda boykota başvuruyorlar.Onlarla alışverişi ve konuşmayı kesiyorlar.Öyle ki onlardan biriyle evlenmeyi dahi yasaklıyorlar.Müslümanlar bu dönemde maddi olarak zayıfladıkları gibi aç kaldıklarından dolayı da zayıflayıp hastalanıyorlar.Bir yolunu bulunca da doğup büyüdükleri,evlerinin ,anılarının ve akrabalarının olduğu bu diyarı terketmek zorunda kalıyorlar.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
İkinci boykot ise:Hz. Peygamber (as.) ve sahabeler (r.anhüm) Medine'de İslam devletini kuruyorlar.İlk başta müslümanlara ait bir pazaryeri olmadığından müslümanlar Medine'deki pazarlardan alışveriş yapıyor. Fakat daha sonraları Müslümanlar güçlenince Medine'de müslümanlara ait pazaryeri kuruluyor ve artık Hz.Peygamber (as.) müslümanlara diğer pazarlardan alışveriş yapmayı yasaklıyor.<br />
<br />
Ekonominin bir güç olduğunu ve düşmanın zayıflatılması için ekonomik anlamda da mücadele vermenin gerekli olduğunu bu olaylardan böylece anlıyoruz.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Gelelim günümüze ve bizlere...</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Bizler rahatsız olduğumuz tv. programlarını şikayet kurumu olan Rtük'e hiç ilettik mi?</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
İnternet üzerinden yapılan saygısızlıkları Btk 'ya kaç kere şikayet edebildik?</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Tv.de çocuklarımızın ahlakını bozacak tarzda program yapan kanalları kanal listemizden sildik mi?</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Hep durumlardan şikayet edip durduk da bir türlü harekete geçemedik öyle değil mi ?</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Devamlı dedikodu yapan arkadaşımızı bu davranışının yanlış olduğu konusunda uyarmamamız,yurt dışında ülkemiz aleyhine lobi faaliyetleri yapan "sözümona yazar"ların kitaplarını almaya devam edip onları dolaylı yoldan desteklememiz,sağlıksız gıda satanları topluca boykot etmememiz de hep umursamazlığımızdan olsa gerek.''Ben harekete geçmeyeyim,neme lazım''.deyip hep bir kahraman bekliyoruz,öyle değil mi? </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Peki neden o kahraman biz olmayalım?!...</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-15916816558434452372020-02-01T01:46:00.002-08:002022-01-23T04:13:02.880-08:0026-BAZI AHLAKLI İNSANLARIN ÇILDIRMA NOKTASI:ATEİZM<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;"><br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Değerli okuyucularım, şöyle bir etrafınıza baktığınızda ne tür davranışlar sergileyen insanlar görüyorsunuz genelde?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Benim gördüklerimden farklı şeyler görmüyorsunuzdur sanırım...Ahlaklı,vicdanlı insanları tenzih ederim ama toplumun bazı kesimlerinde ben şunlara şahit oluyorum zaman zaman -bu bazen tv.lerden şahit olduğum şeylerdir ;ama hakikaten var olan kurgusal olmayan tavırlar maalesef - Örneğin kimileri devlete ait hazine arazisine kaçak yapı kurar ,seçim zamanı aday olanlara parmağını sallayarak bunu bir pazarlık konusu yapar,kimileri kopya çekerek meslek sahibi olur, kimileri yaptığı inşaatın demirinden vesair malzemelerinden çalar; yaptığı binayı boyayla fayansla parlatır fahiş fiata satar, kimileri satacağı tavuğa antibiyotği dayar, hormon ilaçları verip 20 günde satışa çıkarır. Kimi elektrik direğine kaçak hat bağlar, kimi ameliyat gerekmeyen hastasına ameliyat yaparak aldığı lüks dairenin kredi borcunu ödemenin hesabını yapar...Bu tür olumsuz örnekler uzar gider maalesef. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu durumlara şahit olup bunlara rest çeken bazı ahlaklı gençler ''eğer İslam buysa ben artık müslüman değilim'' diyerek ateizme kayıyorlar maalesef .Gerçi bu gençler durumun analizini iyi yapsalar bu gibi olumsuz tutumların İslamdan değil, İslamı iyi yaşayamayan şahıslardan kaynaklandığını anlarlar ama bu gençler İslamı iyice araştırmadan işin kolayına kaçıyorlar maalesef...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Dini inanışını bir tarafa koyarsak bu tür gençleri ahlakları açısından ben değerli buluyorum.Çünkü ellerini vicdanlarına koyarak yürekten konuştukları için onlarla çok rahat sohbet edebilirsiniz,onlarla sosyal projeler yapabilir,sokak hayvanlarına, açlara, işsizlere yönelik yardımlaşma dayanışma konularında omuz omuza çalışabilirsiniz.Ama bilmem kaç milyon yetimin,dulun,muhtacın hakkı olan hazine arazisine haksız yere konanlarla, başkalarına yüklü miktarda faturaya sebep olacak olan elektriği çalanla ,kamu malına zarar verenle bunları yapma şansınız yok ne yazık ki.Yani hırsızla,hainle anlaşma noktası bulamazsınız.Ona güvenemezsiniz.Rahatça ona sırtınızı dönemezsiniz.Ne zaman ne yapacağı belli olmaz çünkü; ama vicdanlı,ahlaklı ateist böyle değil.Onunla rahatça konuşabileceğiniz için - eğer inatçı değilse - mantıklı söylemlerinizi kabul edecektir zaten.Hakikate gözünü kapatıp kendini karanlıkta bırakmak istemeyecektir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Eğer İslamın adalet yönünü,sosyal yönünü bu gençlere anlatırsanız bence bu gençler İslam'ın en yılmaz savunucuları olacaklardır.Yeter ki bizler özde ve sözde doğru müslüman olalım!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
SUMEYE BARUT</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-3551161393488312112020-01-17T08:32:00.001-08:002020-03-01T03:50:25.958-08:00<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
25- EŞYALARDAN DOLAYI MİSAFİR AĞIRLAMAKTAN KAÇINANLAR<br />
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Daha önceleri evlerimizde en ferah ve en güzel oda misafirlere ayrılırdı ve her daim temiz ve düzenli durması için odanın kapısı kilitli tutulurdu.Gelen misafir içten,samimi şekilde ağırlanır kendisine hemen yemek sofrası kurulurdu .<br />
Sonrasında ne mi oldu?Evlerimiz metrekare olarak büyüse de yüreklerimizdeki sevgi,hoşgörü,dayanışma gibi duygular küçüldü.Evlerimizden en önce misafir odalarını kaldırdık.<br />
Peki bizi misafir ağırlamaktan alıkoyan şeyler neydi? Ne oldu ki böyle değiştik?...<br />
Eskiden evlerde sedirler olurdu ve gelen misafirler buraya oturtulurdu.Bu basit sedirlerin üzerinde oturan ev sahibi ve misafirler muhabbete doymazlardı.Semaver dolusu çaylar demlenir, öğlen yemeğine gelen misafir hava kararmaya başlamadan evine dönmezdi.Evine gitmek istese de ev sahibi gitmesine müsaade etmez ısrarla oturturdu.Güle oynaya muhabbete devam edilirdi.Psikologların yaptığı terapilerden kat kat fazlasıyla böylece terapi olan muhataplarda ne stres kalırdı ne de dert.Yardımlaşılacak ne varsa paylaşılır,sıkıntılar da hafiflerdi.<br />
Odada kırılacak eşya olmadığından çocuklar da rahatça oynar eğlenir,biraz sıkılınca da sokağa top oynamaya, ip atlamaya çıkarlardı.<br />
Ne zaman ki evlerden misafir odaları kalktı,salonlara pahalı koltuklar,büyük ekran plazma televizyonlar kondu işte o zaman da komşuluk ilişkilerimiz, muhabbet ,sık sık misafir ağırlama gibi değerlerimiz de unutulmaya yüz tuttu.Sokaklar da güvensiz ve tehlikeli olunca çocukların evde oyun oynaması gerekti ama evlere doldurulan bunca pahalı ve kırılgan eşyalarla çocuklu misafir ağırlamak nasıl mümkün olacaktı?<br />
Çocuk bu ya, cam vazolar veya porselen biblolardan birini yanlışlıkla devirse,elindeki oyuncağı kazara plazma tv ye çarpsa veya deri koltuğa incecik tırnağını batırsa eyvah ki ne eyvah!<br />
İşte bizi birbirimizden koparan şey , aramıza ayrılık tohumları seren dünyevi hırslarımız ve lüks sevdamızdır maalesef.<br />
Oysa ki bize asıl kalacak olanlar güzel ameller ve kurduğumuz güzel dostluklar değil midir? O halde geçici olan şeylere bu sevdamız neden?<br />
<br />
<br />
<br />
Sumeye BARUT<br />
<br />
<br />
<br />
</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-63686541435617411662020-01-01T05:31:00.002-08:002020-01-30T02:46:37.140-08:00<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
24-TOPLUMUN YOZLAŞMASINDA BAZI </div>
<div style="text-align: center;">
KAYINVALİDELERİN ETKİSİ</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu yazımda bütün kayınvalideleri kastetmiyorum.Kayınvalidelerin arasında güzel ahlak sahibi,yüreği sevgiyle dolu olan ,gelinine ve damadına adaletle muamelede bulunan niceleri var elbet. Bu yazımın konusu bu saydıklarımın zıddı davranış sergileyen kayınvalidelerdir.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Bu girizgahtan sonra sizlere şöyle bir soru sormak isterim: Acaba merhametsiz bir kayınvalidenin topluma nekadar zararı olabilir? Zararı sadece gelinine -oğluna; damadına-kızına ve torunlarına mı? Bence zarar sadece bunlarla kalmaz topluma da dokunur.İşte bu sebepledir ki adalet dini olan İslam bir kötülük gördüğümüzde gücümüz yettiğince duruma müdahale etmemiz gerektiğini vaazeder.Bu müdahale ''dur bakalım ,sen yanlışsın! ''demekle olur.Bu yazılarımdaki maksadım da böylesi durumlara müdahaledir aslında.Bazı kişilerin ''bana ne?'' demesinin topluma zararlarını derince analiz edelim lütfen...</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Bazı, merhametten yoksun kaynanalar kendi kızlarını çok sıkboğaz etmeden yetiştiriyorlar ama konu gelinleri olunca bir anda farklı bir karaktere bürünüyorlar. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Bunlar gelinleriyle zıdlaşmayı adeta takıntı haline getirirler.Gelininin ne yediğini, hangi gün nereye gidip orada kaç saat kaldığını, eşiyle birlikte annesinin evine ne sıklıkta gittiğini hep merak edip durur, gözetler ve fitne yapmaya koyulurlar.Bu durum geline doğal olarak o kadar rahatsızlık verir ki sonuçta gelin hanım kendi çocuklarında dengeyi kuramaz ve çocuklarını alabildiğine özgür bırakır.Anne-baba nasihatinden ve gözetiminden uzak kalan bu çocuklar ileride toplum için pimi çekilmiş bir bomba mesabesindedirler.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Anne-babasının umursamazlığından ve onların ''ben yaşamadım bari kızım-oğlum yaşasın ''düşüncesinden ötürü ne yazık ki bu çocuklar milli ve manevi değerlere uzak bir şekilde yetişirler.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Kayınvalide zulmünde yaşamış gelinlerin çocukları büyüyüp ana babadan ayrı şehirde üniversiteye gittiklerinde babasının, okusun diye dişinden,tırnağından arttırıp harçlık yolladığı oğlu gelen harçlığı bir gecede barda,diskoda bitirebiliyor. Gene üniversite okusun diye başka şehire yolladığı kızı adeta fuhuş yuvası haline gelmiş gecelik apartlarda erkek arkadaşıyla kalabiliyor. Bazıları özgürlükten dem vuracaktır ama ben duruma İslam dini açısından bakıyorum.Başka dinden olanlar da kendi dinlerinin bakış açısıyla bakabilirler.Onlara da ''sizin dininiz size,benim dinim bana''diyerek Kafirun suresinden ayetle cevap verebiliriz.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Eğer bugün bazı gençlerin hiçbir kutsal tanımadığından, duyarsız ve umarsız yetiştiğinden bahsediyorsak tüm suçu o gence yüklememeliyiz.Durumu derin analiz ettiğimizde ,başka etkenler de vardır elbet ama en temeldeki neden olarak gencin annesinin merhametten yoksu ninesine ulaşabiliriz büyük ihtimalle...</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
SUMEYE BARUT</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div>
<br /></div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-40466380982584986062019-12-28T08:52:00.003-08:002019-12-29T01:54:41.280-08:00<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
23-KÜÇÜK EVDEN BÜYÜK EVE BÜYÜK DÖNÜŞÜM</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Önce küçük evlerden geniş ve konforlu evlere taşındık.Her odaya ,salona tıkış tıkış mobilyalar doldurduk.Vitrinler,konsollar, dolaplar,çekmeceler,bazalar boş olmaz ya...Onların da içlerini doldurduk.Dolaplar, yer karoları koyu renk olunca sıkıldık.Hepsini beyaz renkle değiştirdik.</div>
<div style="text-align: left;">
Eee bunca eşyayı sadece kendimiz oturup seyredelim diye almadık tabi. Dostu sevindirip,bize düşmanlık yapanları da çatlatmak için ''hamurişi deryası'' ''gün''ler tertipledik.Evde çocuklarımızın bakımı da var.Sonra ev işlerimize yetişememeye başladık.Yorgunluktan bitap düştüğümüzden sabahları eşimize ve çocuklarımıza kahvaltı hazırlayamaz olduk. Eşlerimiz de harcamaların artmasından dolayı ek işlere başladı,mesailere kaldı .Bunca çalışmanın verdiği yorgunlukla bize vakit ayıramaz, yardım edemez oldu.Eşimiz sabah kahvaltı yapamadan işine gitmek zorunda kaldı.Çocuklarımızın ceplerine okulda aç karnına kuru simidi kemirmeleri için harçlık koyduk.Çocuğumuzun simit yerine aç karnına cips ve kola içip bünyesini bozacağından da bihaber yaşadık.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Evişlerine yetişemeyince eşe-dosta haber salıp ''yardımcı bayan'' arayışına girdik.Yardımcı bayan gelip nasırlaşmış eli ve çamaşırsuyu koklamaktan yorulmuş ciğerleriyle işe koyuldu.Beyaz mutfak dolaplarımızı,tavandan tabana büyük camlarımızı kapılarımızı banyo ve lavabolarımızı temizleyince bir rahatladık bir rahatladık ki sormayın.Sonra hızımızı alamayıp daha da çok rahat etmek<br />
istedik.Bunun için de bütün gün kafamızı şişiren (!) el kadar küçük çocuğumuzu kreşe yolladık.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Bir müddet sonra ücret konusu kafamıza dank etmeye başladı.Çünkü eşimiz artık iki yakasını bir araya getiremez olmuş,faizli bankalardan kredi çekmeye başlamıştı.Çareler düşündük.Bulduğumuz çare :evimizde değil dışarıda çalışmaktı...(olumlu veya olumsuz yorum yapmıyorum,burada yorumu siz değerli takipçilerime bırakıyorum.)<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUT</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-17341540797474067622019-12-28T05:27:00.000-08:002019-12-28T05:27:00.371-08:00<div style="text-align: center;">
22-PARA HESABINI YANLIŞ YAPANLAR</div>
<div style="text-align: left;">
Yoksulluk çekenlerle ilgili bu yaşıma kadar ki gözlemlerimde öğrendiğim şey;gördüğüm kişilere Yüce Allah'ın mal mülk edinmeleri konusunda çeşitli imkan ve fırsatlar yarattığını ama bu kişilerin hayatlarında hesap hataları yaparak bu imkan ve fırsatları yeterince değerlendiremedikleridir.<br />
Eğer biri ,hayatına isyan ederek ''neden ben yoksulum? Neden şu arkadaşım bu kadar zengin?'' diye veryansın edecek olursa nedeni kendisinde araması gerektiğini kendisine peşinen söyleyebilirim.(Çok fakir,mütevazi hayat yaşayan Peygamberlerin de var olduğundan dem vuracaklar olursa eğer onlara da sözüm :O fakir hayat Peygamberlerin kendi tercihiydi.Onlarınki hesap hatası değildi.Ahiret hayatını tercihte birinci sıraya koymaları sebebiyle bu durum oluşmuştur.).Gördüklerime örnek verecek olursam:<br />
Mesela bir keresinde bulunduğu şehirde yoksul bir hayat süren bir tanıdığıma farklı bir şehirde iş kapısı açılmış, kendisine mekan değiştirirse alanıyla ilgili bir işe girip ailesiyle müreffeh bir hayat yaşama imkan ve fırsatı doğmuştu.Fakat bu tanıdığım şehir değiştirmeye yanaşmamış,garantisiz işlerde kimi zaman aylarca işsiz kalarak hem kendisinin hemde akrabalarının huzurunu kaçırmış,ailesiyle topluma yük olmuşlardı.Oysa ki ''insan doğduğu değil doyduğu yerde yaşamalı.''<br />
<br />
Bir başka tanıdığım 90 metrekarelik arsa içinde olan ahşap bir evde oturarak evinin kışın bir türlü ısınmadığından, evin eski olduğu için tamirat derdinin bitmediğinden ,türlü haşeratın evdeki varlığından şikayet edip durur etrafındakileri bunaltırdı.Oysaki elinde var olan imkanı değerlendirip arsasını bir müteahhide verseydi daha rahat,konforlu bir hayat sürecekti muhtemelen.<br />
<br />
Beşinci kez ana-babasının ,evli kız kardeşlerinin mallarına ceberrut bir şekilde el koyup ailesini dolandıran birine altıncı defa güvenip yüklü miktarda borç veren bir daha da verdiği borcu geri alamayan abisini de gördü bu gözler.Haşa burada Mevla'nın suçu ne?...<br />
<br />
Gene bir başka tanıdığım geçici bir işte çalışan oğlunu evlendirip ''gelinle aynı evi paylaşamam'' diyerek oğlunu kiralık ev tutmaya zorladı.Halbuki iki-üç yıl dişlerini biraz sıksalardı iki taraf da gelirlerini birleştirip giderlerini paylaşsalardı, biraz da tasarrufla üç yılın sonunda rahata ererek yeni evliler ayrı eve çıkabilirlerdi.Oysa ki şimdi kiralık evde işsiz karı koca ve art arda iki küçük çocukları yarı aç ve ana -babaya kırgın hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.Öte yandan işsiz evlatlarının bu muhtaç durumlarına üzülerek stresten türlü hastalıklar geçiren ana-baba da her ay çoğu zaman gönülsüz oğullarına emekli maaşlarının bir kısmını paylaşmak durumunda kalıyorlar.Sonuç: her iki ev de mutsuz,her iki ev de yarı aç...<br />
<br />
Çalıştığı işte kazandığı maaşın büyük bölümünü estetik ameliyata,kozmetiğe, çeşit çeşit temizlik ürünlerine yatırıp-ki biraz arap sabunu ve sirke bir çok şeyi temizler- bir dahaki ay maaş gününü zor getiren nicelerini de gördüm. Kazancının büyük kısmını çocuğu için pahalı marka oyuncağa yatırıp karnını tost yiyerek ve öğün atlayarak geçiştireni de...<br />
<br />
Ne diyelim: fırsatlar rüzgar gibidir, geldiğinde tutmak gerek;pişman olmadan önce!...<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUT<br />
<br /></div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-26422833636246935232019-12-15T04:04:00.002-08:002019-12-15T04:20:03.384-08:00<div style="text-align: center;">
21-GELİN-KAYINVALİDE ÇEKİŞMELERİ</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Evladının mürüvvetini görmek her anne -babanın hayali ve duasıdır.Öyle ki evladını evlendiremeden bu dünyadan göçen ebeveynler için ''gözü açık gitti. '' tabiri kullanılır halk arasında.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Gelgelelim ki evlendikten sonra da toplumumuzda genelde kayınvalide-gelin çekişmeleri başlar.Dedikodular,iftiralar,tartışmalar...Bazen iş yeni evlenen gençlerin boşanmasına kadar gider maalesef.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Oysa ki gelinler duygularıyla değil de daha çok mantıklarıyla hareket etseler daha ilk baştan herşey rayına girecektir.Güzel ahlak en önemli şeydir ,güzel ahlakın yanı sıra yapıcı olmak da gerekir.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Düğünden sonra ayrı eve çıkan oğluna ''elden gitti'' gözüyle bakan anne gelini kıskanmaya başlayabilir.Oğlunun sürekli evine gelmesini,kendisiyle sohbet etmesini hatta sık sık baba evinde uyumasını isteyebilir.Geline düşen, taşlar yerine oturuncaya kadar sabırlı ve ölçülü davranmasıdır.Burada elbetteki arada kalan oğula da orta yolu bulma işi düşmektedir.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Gelin hanım, evlenince hemen araya mesafe koymaya çalışmamalı eşiyle beraber kayınpeder ve kayınvalideyi ziyarete gitmelidir.Giderken kaynanasına yemek pişirip götürürse karşı tarafa daha sempatik görünecektir. Evde kurabiye ,pasta pişirir ve bunu evdekilere hizmet edip sunarsa aralarında muhabbet hasıl olacaktır.Hatta kayınvalidesinin sevdiği tarzda hediye götürürse onun sevgisine mazhar olacaktır.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Beri taraftan kayınvalide de büyüklüğünü gösterip gençlerin toyluğuna, küçük kusurlarına karşı adeta biraz kör, biraz sağır ve biraz da dilsiz olmalı.Gençlerin yeni bir hayat kurduklarını, birbirlerine ve yeni yuvalarına uyum sürecinde bulunduklarını, birbirlerine daha çok vakit ayırmaları gerektiğini kabullenmeliler. Bu yüzdendir ki daha hoşgörülü ve yapıcı olmalılar.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Gelinin yaptığı yemekler kayınvalide ve kayınpederin damak zevkine uymasa bile sonuçta emek olduğu için ona hayır duada bulunmalı,iltifat etmeliler.Arada küçük sürprizler,hediyeler verilirse sevgi bağları güçlenir.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Unutmamalıdır ki gelin mutsuz ve hasta olursa oğulları da mutsuz olur,oğulları sebebiyle ana-baba da üzülür ve hastalanabilirler. İyilik,barış,sevgi ve huzurun değeri hiçbirşeyle ölçülemez.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
''Kim zerre kadar iyilik işlerse kendi lehine,kim de zerre kadar kötülük işlerse gene kendi aleyhinedir.''</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
SUMEYE BARUT</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-30350324917744058152019-12-14T11:48:00.003-08:002020-10-19T01:39:21.550-07:00<blockquote class="tr_bq" style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgHXkzzgtql2DH94lPNhkbS06kFWriVvkv5ajv64LOU5-jaK3fzVQ9ABbQU4YPtBEvdFfyWCMyQLcaFW_23ZEfYLyEAb7Sci00vanaZzlId_ajHHWCAo3CelzzsypF5JX2I_4fEK0KGWb7/s4608/IMG_20190401_150216.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="4608" data-original-width="3456" height="255" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgHXkzzgtql2DH94lPNhkbS06kFWriVvkv5ajv64LOU5-jaK3fzVQ9ABbQU4YPtBEvdFfyWCMyQLcaFW_23ZEfYLyEAb7Sci00vanaZzlId_ajHHWCAo3CelzzsypF5JX2I_4fEK0KGWb7/w217-h255/IMG_20190401_150216.jpg" width="217" /></a></div><br /><h4 style="clear: both; text-align: left;"><span style="text-align: center;">20-PSİKOLOJİK BASKIYLA ÇEVRELERİNDEKİ KİŞİLERİ EŞYAYA KÖLE YAPANLAR</span></h4></blockquote>
Herkes en önemli şeyin güzel ahlak olduğunun farkında. Fakat ne yazık ki dış dünyamızdaki şeylerin hijyenine verdiğimiz önem kadar iç dünyamıza, kalp temizliğimize önem vermiyoruz.Yoksa dünyada çekilen bunca acılar olmazdı; cinayetler, adam yaralamalar,kalp kırmalar,hak yemeler,saygısızlıklar, sorumsuzluklar...<br />
<br />
Bazı insanlar eşyaya ahlaktan daha çok önem veriyor, eşyası çok ve lüks olmayanlara dudak bükebiliyor.Ben daha zenginim edasıyla böbürlenerek yürüyorlar. Böylece eşyaya insanlıktan daha çok önem vermeyenlerin de zihnini bulandırabiliyor ne yazık ki...<br />
<br />
Bu, fani olan şeylere bel bağlayan zavallılar kendilerine arkadaş seçerlerken de kriter olarak çok ve pahalı eşyası olanları tercih ederler ve bunları çevrelerine de takdim ederlerken bundan gurur duyarlar .Düşünmezler ki malı veren Allah tekrar onu alabilir ve her yeni eskir,herşey bir gün fena (fani) bulur. Baki (sonsuz) olan sadece Allah'tır. Bu zavallılar da bu şekilde evcilik oynarlar.<br />
<br />
Fani şeylerle avunan ve tatmin olan insanlar arkadaşlarıyla buluştuklarında çoğunlukla eşyadan ,yeni aldığı kıyafetlerden bahseder.Bazen yemek tariflerini de uzun uzadıya anlatırlar.En son gittikleri restoranttan da bahsederler. Kendilerinden başkasının aç gezdiklerini zannediyorlar olsa gerek.<br />
<br />
Bu gösteriş budalaları çevrelerindeki ilmi ve kültürel yönden kendileri gibi zayıf olan bazılarının da aklını çelerek ,daha doğrusu yukarıda anlattığım psikolojik baskı tekniklerini kullanarak ,onları da mobilya ve bilumum eşya alma yarışına sokarlar. Gelirleri giderlerini karşılamıyorsa da eşlerini faizli kredi çekmeye ,borçlanmaya zorlarlar. Bunda kim karlı çıkar dersiniz? Tabi ki kapital sistemin baronları...<br />
<br />
Kapitalist sistemin en önemli saçayağı olan cahil ve eşya kölesi olmuş kadınlar sürekli yeni modayı takip edecekler, arkadaşlarının aldıkları eşyaları sorup araştıracaklar ,sabahtan akşamlara kadar avm lerde dolaşacaklar ,faizle kredi çekip borçlanacaklar ve bu şekilde birkaç yıllarını heba etmiş olacaklar. Yani eşyanın kölesi olacaklar.Bile bile lades!<br />
<br />
Hani bazen İslamiyete muhalif hayat yaşayıp kendisine dini kurallar hatırlatılınca '' sen benim müslümanlığımı neyle ölçtün,müslümanlık ölçülmez ki?! diye bağırıp bilmişlik taslayanlar oluyor ya, elcevap:<br />
<br />
- Hz. Peygamberimiz (as.)'in evindeki eşyaların neler olduğunu bilmeyenimiz var mı?<br />
<br />
- Hz.Fatıma (r.anha) annemizin çeyizinin neler olduğunu bilmeyenimiz var mı?<br />
<br />
-Peki faizin yasak oluşuyla ilgili ayet ve hadisleri bilmeyenimiz var mı?<br />
<br />
İşte bunlar müslümanlığımızı ölçen kriterlerden bazılarıdır.<br />
<br />
İşte! Bizim müslümanlığımız da bu kadar...<br />
<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUT<br />
<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-75840008530562573372019-12-14T07:30:00.002-08:002019-12-14T09:55:43.962-08:00<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
19- LÜGATINDA BİLMİYORUM KELİMESİ OLMAYANLAR</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Bizler biliyoruz ki her şeyin yaratıcısı olan Allah'ın ilmi sonsuzdur.Bizim bildiğimiz bilgiler ise O'nunkinin yanında ''deryada bir katre'' misalidir.<br />
<br />
Elbette ki bizler her şeyi bilemeyiz,bilgimiz eksiktir.Önemli olan bilmediklerimizi araştırıp öğrenmektir.Zaten ''iki günü eşit olan zararda'' değil midir?Her gün bir öncekinden bir veya birkaç adım önde olmak gerekir.<br />
<br />
Yerinde sayanların etrafındaki gelişmeye açık olan insanlar bir zaman sonra o kişiden sıkılır ve onu cehaletiyle baş başa bırakırlar.Gelişmeye kapalı olan kişi ya kendisi gibi cehalet girdabında kalanları bulup - ki böylelerinin sayısı çokçadır - hayatına bu şekilde devam eder veya dışlanarak yalnızlaşır.Neden yalnız kaldığını da anlamaz ne yazık ki! (Beri tarafta çevresinde yerinde sayanların çokluğuyla yalnızlaşan ve kabuğuna çekilen ilim aşıklarının sayısının çokluğu da yadsınamaz.Bu da ayrı bir yazı konusu olsun bize inşallah.)<br />
<br />
Burada dikkat edilmesi gereken şey diğerlerinden daha fazla şey bilenlerin :''küçük dağları ben yarattım'' edasına girmemeleri gerektiğidir.Böyle yapanların ne kadar itici göründüklerinin tahayyülünü de siz okurlarıma bırakıyorum.<br />
<br />
Kendisini ''her şeyi bilen,asla yanılmayan''olarak kabul eden bu insancıklara söylenmesi gerekenleri buradan haykırmış olalım:<br />
<br />
1-Sen bir kulsun hepimiz gibi,İlah değilsin!O yüzdendir ki ne kadar bilgili olsan da ilmin eksiktir.Lütfen sen de bunun farkına var.<br />
<br />
2-İnsanlarda unutkanlık özelliği vardır.Sen de insan olduğuna göre bazen unutabilir ve yanılabilirsin de. Bu yüzdendir ki bazen özür dilemek zorunda kalabilirsin. Özür dilemek çirkef bir durum değil aksine erdemli bir davranıştır.<br />
<br />
3-Bilmediğin şeylerden sana soru sorulursa insanlara yalan yanlış bilgi verme.Bilmediğini itiraf etmek de erdemli bir davranıştır.Unutma ki o zaman alçalmazsın; aksine mütevaziliğinle yücelirsin.<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUT<br />
<br />
<br />
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-53059821937798853342019-11-28T09:10:00.002-08:002022-01-23T02:49:09.535-08:00<div style="text-align: center;">
18-FARKLI RENKTE KOMBİNLERİMİZLE KAYAN HAYATLAR</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
Konuşmaya gelince birçoğumuz çok güzel nutuklar veriyoruz gerçekten de.</div>
<div style="text-align: left;">
Çevre temizliği,hümanizm(insanları sevmek), adalet,eşitlik gibi konularda adeta ''mangalda kül bırakma''yız.Çok güzel konferanslar,paneller,söyleşiler tertipleriz.Dinlemeye de gideriz.Onay anlamında bol bol kafa da sallarız;iş pratiğe dökmeye gelince işte orada çuvallarız maalesef...O anda ''takke düşer,kel görünür''</div>
<div style="text-align: left;">
Hümanizm ile alakalı nutuklar atan bizlerin hayatında gerçekten de yüreğimizi açtığımız kaç kişi var.Sadece yüzüne gülüp arkasından konuştuklarımızın sayısına oranla durum hiç de iç acıcı değil,değil mi?!...</div>
<div style="text-align: left;">
Peki çevre temizliğinden dem vuran bizler bu konudaki uygulamada ne durumdayız acaba?Sadece lavaboların giderlerinden denizlere akıttığımız çamaşır suyu şişe sayısı bize ne kadar çevreci olduğumuz fikrini verecektir.</div>
<div style="text-align: left;">
Sık sık adaletten bahseden bizler, menfaatlerimize ters geldiğinde karşı tarafa ne kadar adil davranabiliyoruz acaba?</div>
<div style="text-align: left;">
Eşitlikten bahsedip dururken çevremizdeki gelir seviyesi düşük insanlara elimizden gelen yardımı yapıyor muyuz?</div>
<div style="text-align: left;">
Evinde 3-4 çocuğuyla kışı nasıl geçireceğinin tedirginliğiyle yaşayan,doğalgaz faturasını düşünerekten vanayı kısıp erken saatte ailece battaniye ve yorganlara bürünerek oturan komşumuzun bu hali kaç gece uykularımızı böldü acaba? Evinde çorbası kaynayamayanları düşünüp de kendimize hazırladığımız mükellef sofralarda lokmalar kaç kere boğazımıza dizildi?</div>
<div style="text-align: left;">
Avm'lerde, her bir kıyafetimize uyacak renkte ayakkabı ve çantayı aramanın peşindeyken tüm bu saydıklarımı düşünmeye fırsatımız olamaz öyle değil mi?</div>
<div style="text-align: left;">
Her şey sadece spot ışıklar, show, slogan, alkış olmamalı.Unutmayalım ki bir çift siyah ayakkabı birçok kombini kurtarır ve KAYAN HAYATLARI da ...</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div><div style="text-align: left;"> SUMEYE BARUT</div>
<div style="text-align: center;">
</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2487970481409519043.post-32400687100383194882019-11-24T01:45:00.001-08:002019-11-24T10:08:36.479-08:00<div style="text-align: center;">
17-OKULDA LAVABOYA YALNIZ GİDEMEMEKTEN VATAN HAİNLİĞİNE</div>
<div style="text-align: left;">
Birçoğumuz sapkın olan tarikatlere,cemaatlere,guruplara katılanlara şaşıp duruyoruz değil mi değerli takipçilerim?Yani ''aklın yolu bir''ken neden yanlış yolları tercih eder insan? diye düşünüp dururuz çoğu zaman.</div>
<div style="text-align: left;">
Bunun nedenleri arasında mutlaka dinini iyi bilmemek,belki ünlü olmayı arzulamak,maddi şeylerden nemalanabilmeyi istemek, çevresini bu şekilde genişletirse kendisinin ve akraba-i taallukatının kolayca iş bulacağına inanmak gibi nedenleri sayabiliriz ama bence en temelde yatan sebep; küçükken kendisine yetebileceği bir eğitimin aile tarafından çocuğa verilememiş olmasıdır.</div>
<div style="text-align: left;">
Bazı gençler vardır ki tek başlarına kendilerine yetemezler.Bunlar ders çalışacakları zaman kütüphaneye yalnız gidemezler,çarşıda yalnız gezemezler,okulda lavaboya bile tek başlarına gitmek istemezler .Herzaman yanlarında bir veya birkaç arkadaş bulundururlar.Yalnız kalmamak için de sürekli yanlarında gezdirdikleri arkadaşlarıyla bağları güçlü olsun ve arkadaşları kendisini terketmesin diye onlara "kanka" diye hitap ederler.Kankaları oraya buraya ola ki gelemiyecek olsa bu ezik ruhlu kendine yetemeyen gençler arkadaşlarına hediye almak,parti yapıp onu bilhassa çağırmak,sırlarını anlatmak gibi duygu sömürüsünün binbir yolunu denerler.(Kankasının kendini kullandırma sebebini de bir başka yazıda irdeleriz inşaallah.)</div>
<div style="text-align: left;">
İşte küçükken kendine yetemeyen bu insanlar büyüyünce genelde bir guruba dahil olmak isterler.Maalesef ki bir kısmı da gittiği gurubun gerçekten halka ve Hak'ka hizmet mi yoksa hainlik mi yaptığını araştırmaz çünkü onun tek derdi bir guruba dahil olup böylece kendi varlığını hissedebilmektir.''Hizmet'' sloganı onun benliğindeki zayıflık ve yalnızlığı kamufle eden bir kılıftır sadece.<br />
Zaten o yanlış ,sapkın guruplar,tarikatlar,cemaatler bu zayıf karakterdeki bireylere sadece kelle sayısı olarak bakmaktadır.''Bizim şu kadar bin sayıda üyemiz,müridimiz var''.Diyerek Hükümetlere,devlete baskı yapmaya çalışırlar.Böylelikle istediklerini devletten koparmayı amaçlarlar.<br />
Kısacası zayıf karakterde yetiştirdiğimiz,kullanılmaya müsait çocuklar ne yazık ki gün gelir vatan hainlerinin elinde oyuncak olabilir.Aman dikkat!<br />
<br />
<br />
<div style="text-align: right;">
Sumeye BARUT</div>
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
SUMEYE BARUThttp://www.blogger.com/profile/11626987425732078314noreply@blogger.com0