28 Kasım 2019 Perşembe

18-FARKLI RENKTE KOMBİNLERİMİZLE KAYAN HAYATLAR

      Konuşmaya gelince birçoğumuz çok güzel nutuklar veriyoruz gerçekten de.
Çevre temizliği,hümanizm(insanları sevmek), adalet,eşitlik gibi konularda adeta ''mangalda kül bırakma''yız.Çok güzel konferanslar,paneller,söyleşiler tertipleriz.Dinlemeye de gideriz.Onay anlamında bol bol kafa da sallarız;iş pratiğe dökmeye gelince işte orada çuvallarız maalesef...O anda ''takke düşer,kel görünür''
      Hümanizm ile alakalı nutuklar atan bizlerin hayatında gerçekten de yüreğimizi açtığımız kaç kişi var.Sadece yüzüne gülüp arkasından konuştuklarımızın sayısına oranla durum hiç de iç acıcı değil,değil mi?!...
      Peki çevre temizliğinden dem vuran bizler bu konudaki uygulamada ne durumdayız acaba?Sadece lavaboların giderlerinden denizlere akıttığımız çamaşır suyu şişe sayısı bize ne kadar çevreci olduğumuz fikrini verecektir.
      Sık sık adaletten bahseden bizler, menfaatlerimize ters geldiğinde karşı tarafa ne kadar adil davranabiliyoruz acaba?
      Eşitlikten bahsedip dururken çevremizdeki gelir seviyesi düşük insanlara elimizden gelen yardımı yapıyor muyuz?
      Evinde 3-4 çocuğuyla kışı nasıl geçireceğinin tedirginliğiyle yaşayan,doğalgaz faturasını düşünerekten vanayı kısıp erken saatte ailece battaniye ve yorganlara bürünerek oturan komşumuzun bu hali kaç gece uykularımızı böldü acaba? Evinde çorbası kaynayamayanları düşünüp de kendimize hazırladığımız mükellef sofralarda lokmalar kaç kere boğazımıza dizildi?
      Avm'lerde, her bir kıyafetimize uyacak renkte ayakkabı ve çantayı aramanın peşindeyken tüm bu saydıklarımı düşünmeye fırsatımız olamaz öyle değil mi?
      Her şey sadece spot ışıklar, show, slogan, alkış olmamalı.Unutmayalım ki bir çift siyah ayakkabı birçok kombini kurtarır ve KAYAN HAYATLARI da ...

                                                                                                   SUMEYE BARUT
 

24 Kasım 2019 Pazar

17-OKULDA LAVABOYA YALNIZ GİDEMEMEKTEN VATAN HAİNLİĞİNE
      Birçoğumuz sapkın olan tarikatlere,cemaatlere,guruplara katılanlara şaşıp duruyoruz değil mi değerli takipçilerim?Yani ''aklın yolu bir''ken neden yanlış yolları tercih eder insan? diye düşünüp dururuz çoğu zaman.
      Bunun nedenleri arasında mutlaka dinini iyi bilmemek,belki ünlü olmayı arzulamak,maddi şeylerden nemalanabilmeyi istemek, çevresini bu şekilde genişletirse kendisinin ve akraba-i taallukatının kolayca iş bulacağına inanmak gibi nedenleri sayabiliriz ama bence en temelde yatan sebep; küçükken kendisine yetebileceği bir eğitimin aile tarafından çocuğa verilememiş olmasıdır.
      Bazı gençler vardır ki tek başlarına kendilerine yetemezler.Bunlar ders çalışacakları zaman kütüphaneye yalnız gidemezler,çarşıda yalnız gezemezler,okulda lavaboya bile tek başlarına gitmek istemezler .Herzaman yanlarında bir veya birkaç arkadaş bulundururlar.Yalnız kalmamak için de sürekli yanlarında gezdirdikleri arkadaşlarıyla bağları güçlü olsun ve arkadaşları kendisini terketmesin diye onlara "kanka" diye hitap ederler.Kankaları oraya buraya ola ki gelemiyecek olsa bu ezik ruhlu kendine yetemeyen gençler arkadaşlarına hediye almak,parti yapıp onu bilhassa çağırmak,sırlarını anlatmak gibi duygu sömürüsünün binbir yolunu denerler.(Kankasının kendini kullandırma sebebini de bir başka yazıda irdeleriz inşaallah.)
       İşte küçükken kendine yetemeyen bu insanlar büyüyünce genelde bir guruba dahil olmak isterler.Maalesef ki bir kısmı da gittiği gurubun gerçekten halka ve Hak'ka hizmet mi yoksa hainlik mi yaptığını araştırmaz çünkü onun tek derdi bir guruba dahil olup böylece kendi varlığını hissedebilmektir.''Hizmet'' sloganı onun benliğindeki zayıflık ve yalnızlığı kamufle eden bir kılıftır sadece.
      Zaten o yanlış ,sapkın guruplar,tarikatlar,cemaatler bu zayıf karakterdeki bireylere sadece kelle sayısı olarak bakmaktadır.''Bizim şu kadar bin sayıda üyemiz,müridimiz var''.Diyerek Hükümetlere,devlete baskı yapmaya çalışırlar.Böylelikle istediklerini devletten koparmayı amaçlarlar.
      Kısacası zayıf karakterde yetiştirdiğimiz,kullanılmaya müsait çocuklar ne yazık ki gün gelir vatan hainlerinin elinde oyuncak olabilir.Aman dikkat!


Sumeye BARUT

     
      

8 Kasım 2019 Cuma

16-SEVGİ EKSİKLİĞİ
     Sevgi,Allah'ın kalplerimize koyduğu değerli bir histir.
     Sevgi sayesinde bir sanata ilgi duyarız,bir çiçeği şaşkınlıkla inceleriz,güneşi gördüğümüzde ruhumuzda coşku hissederiz,ana babamıza derin bağlarla bağlanırız, anneler bebeklerini bu duyguyla bağırlarına basarlar...Fakat ne yazık ki çevremizde yaşanılan bazı olaylara baktığımızda herkeste bu güzel duygunun var olmadığını görürüz.Çöpe atılmış bir bebek,işkenceyle öldürülmüş bir hayvan,henüz kurumadan - yaşken- balta vurulmuş ağaçlar bize sevgisiz insanların da toplumda var olduğunu haykırıyor maalesef.
     Ana-babaları tarafından sevgisiz büyütüldükleri için parklarda ,kalabalık caddelerde o baştan bu başa dolaşıp kendisini sevebilecek, kendisiyle konuşacak birini arayıp duran bir takım gençlere rastlamışsınızdır muhtemelen-bunların sayısı maalesef o kadar çok ki- Karşılarına üç-beş cicili -bicili lafla çıkan karşı cinsten birini gördüklerinde çabucak aldanırlar. Gerçekten sevildiklerini sanırlar.Oysa ki parklarda,caddelerde serserice gezen  kişiler ağlarına düşürmek için saf,masum kızları beklerler genelde.Hergün farklı birine bu süslü lafları söylüyorlardır büyük ihtimalle.Gazetelerin 3.sayfaları bu tarz haberlerle dolu malumunuz.Sonrasında yıkılan hayaller,çatırdayan evlilikler, ortada kalan çocuklar, mahkeme salonları... Kısacası sevgisiz büyüyen çocuklar da yakınlarına sevgi gösteremiyorlar doğal olarak,insan bilmediği şeyi gerçekleştiremez çünkü.Bu tür kimseler muhataplarına ya psikolojik ya da fiziksel şiddet uygularlar.Dünya yaşanmaz hale gelir iki taraf için de.
     Son söz : Yaradılanı sevelim "Yaratan"dan ötürü! İşte o zaman dünyamız güzelleşir.
 

                              SUMEYE BARUT

39-ARAMIZDAKİ SEVGİ PITIRCIKLARI

   İnsani ilişkilerin nasıl olması gerektiği herkesin malumudur.Bunu tekrar tekrar söylemeye gerek var mı bilemiyorum gene de söylemiş olayı...