31 Mayıs 2020 Pazar

32- ZALİM ERKEKLER


Kalp Gül Kırık Kırmızı - Pixabay'de ücretsiz resim



 Gerek çevremizde gerekse haber kanallarında birçok aile içi anlaşmazlığa ve şiddete şahit oluyoruz ne yazık ki! Olaylar çoğu zaman kadınların aleyhine sonuçlanıyor.Ya yaralamalar ya da cinayetler gerçekleşiyor maalesef.
   Bu durumlarda erkekler genelde yaraladıkları veya öldürükleri eşlerinin suçlu olduğunu söylerler.Peki bunun gerçeklik payı nedir?
   Kötü ahlaklı erkekler olabileceği gibi kötü ahlaklı kadınlar da vardır mutlaka.Kötü huylu kadınları başka bir yazımda irdeleyeyim inşaallah ama ben bu yazımda kötü ahlaka sahip erkekleri konuşmak istiyorum.
   İlk başta: Eşiyle geçimsizlik yaşayan erkeklerden kaç tanesi özeleştiri yapıyor acaba? Ben sayının çok düşük olduğunu düşünüyorum.Çevremde gördüğüm şudur ki ''eşimin memnuniyetsizliklerinin sebebi acaba ben olabilir miyim,nerede hatam,kusurum var, kendimi düzeltmek için neler yapmalıyım?''gibi soruları kendine soran erkekler hemen hemen yok gibi.Zaten erkek kendisine bu soruları sorsa büyük ihtimal karı-koca arasındaki anlaşmazlıklar ortadan kalkar ,eve huzur hakim olur. Ama toplumda genelde ''erkektir,yapar; kadın dediğin de sineye çeker''havası hakim olunca anlaşmazlıklar kördüğüm haline geliyor.
   Gene gözlemlediğim kadarıyla evlilik terapistine veya psikologa gitmeleri gerektiğinin tavsiyesi ve daveti eşine hep karısından geliyor. Ben ilk adımı erkeğin attığına hiç şahit olmadım.Sizlerin çevresinde böylesi var mı bilemiyorum tabi.
   Sorunların kültürel, geleneksel- töre ile ilgili boyutları vardır mutlaka ama benim gözlemlerime göre temel sorunlardan biri erkeğin, karısının  rızasını almadan ondan gizli bir şekilde maaşından yüklü bir meblağı devamlı olarak annesine,babasına,kardeşine,yeğenine dağıtmasıdır.Ha durumu iyiyse bunda sorun olmayabilir ,sonuçta kendi kazancı ve verdiği hayır- hasenat karısına maddi anlamda olumsuz etkiler doğurmayacaktır. Ama eğer karı-kocanın maddi durumu iyi değilse veya orta halliceyse ve erkek eşinden habersiz olarak kendi çevresine maaşından dağıtıyorsa o zaman da eşini fedakarlık yapmaya zorlamış olur.Karısının asli ihtiyaçlarından kısmak belki de onu akrabalarına, komşularına boyun bükmek,avuç açmak zorunda bırakacaktır ki bu da onur kırıcıdır hakikaten.Genelde gördüğüm hal bu maalesef. Karısından gizli bir şekilde düğünde takılan takıları arsa alması için kardeşine veren mi dersin,maaşından yüklü bir meblağı babasına,yeğenlerine veren mi dersin...Sonra da evde huzursuzluklar patlak verir. Kadıncağız pazar parasını denkleştirmek için kendi babasına eşini kötülemek, derdini anlatmak zorunda kalır. Çocuğunun okul servis parası için kardeşine avuç açmak zorunda kalır. Kayınpederinin ,düğün takılarına cebren el koymasını ağlayarak annesine anlatmak zorunda kalır.Bunları yazarken bile içim parçalanıyor,erkekler bu zulmü kadınlarına nasıl acımasızca yapabiliyorlar aklım almıyor.
   Dinimizde erkekler Allah-ü Teala tarafından eşlerine ''koruyucu'' olarak belirlenmişlerdir.Yani her türlü zarardan karılarını korumak ,muhafaza etmekle sorumludurlar; maişetlerini temin etmek ve ihtiyaçlarını gidermekle mükellleftirler. Buna gücü yetmeyenlerin de evlenmesi mekruhtur (İslam alimlerince çirkin görülmüştür).
   Eğer erkek ,eşine danışarak ve onun rızasını alarak birlikte fedakarlık yapacaklarsa bunda sorun olmaz, sonuçta rıza var. Aksi halde gizli bir şekilde ve cebren-hileyle onun ihtiyaçlarından kısılırsa bu büyük bir zulüm olur ve ahirete inanan , Allah'a hesap vereceğini bilen bir insan bu şekilde davranmaz,davranmamalı.
   Ey eşlerine zulmeden erkekler! Silkelenin ve Peygamber ahlakıyla ahlaklanın,karılarınızın kul hakkıyla Allah'ın huzuruna gitmeyin.


                                                                                          SUMEYE  BARUT

26 Mayıs 2020 Salı

31-SOSYAL DUYARSIZLIK İÇİNDE OLANLARIMIZ


 
 Yüce Allah dünyayı sınav yurdu olarak yarattığı içindir ki herkesin imkan ve yeteneği eşit değildir.Herkes eşit olsa zaten dünya çok sıkıcı ,monoton bir halde olurdu, adeta robotlar diyarına dönüşürdü.Belki de 'her mükemmel şey bizim hakkımızdır zaten, neden şükür ve ibadet edelim ki ''.diyerek Allah'a kafa tutardık ki bu da Firavunlaşmaya kapı aralardı.Bunun sonucu da tabiatta nizamın bozulması ve kaos olurdu.
   Madem ki herbirimiz mal varlığımızla ,yaşantımızla ve yeteneklerimizle farklıyız o halde bizi yaratanın bundan muradı ne ola ki? 
   Mevla bizim bir hedefe doğru ilerlememizi istiyor demek ki.Eee bize Allah'ın meramını açıklayacak kutsal kitap  ve Peygamberler geldiğine göre herbirimiz Allah'ın ulaşmamızı istediği gayesini biliyoruz:Yardımlaşma ve dayanışma...Yardımı kimilerimiz sadece zekata ve fitreye indirgemiş durumda.Nisap miktarı malı olmayanın da zekat ibadetini yapması gerekmiyor,kala kala yılda bir kere 1 öğünlük yemek parasını yardım olarak dağıtmak kalıyor bu gibilere.
   İslamın ruhunu anlayan kişiler yardımın sadece fakire verilen parasal destek olmadığını bilir.Yardımlaşma ve dayanışma o kadar dar kapsamlı bir şey değil nitekim.
   Mesela yaşlı komşumuz varsa ona arada  hal- hatır sormak,varsa derdini dinlemek,ona moral vermek, çarşıya- pazara gittiğimizde birşeye ihtiyacı olup olmadığını sormak da  komşuluk görevimizdir. Bebeği olup ,onun ağlama seslerinden dolayı aylarca rahat uyku uyuyamayan bir tanıdığımızı arayıp yükünü nasıl hafifletebileceğimizi konuşmak, dul bir arkadaşımız varsa  ve küçük çocuklarıyla başbaşa, hayatta yalnız başına mücadele veriyorsa arada bir telefon ederek ona hal hatır sormak,bazen evimize onları buyur edip yemeğimizi onlarla paylaşmak, birkaç moral verici söz söylemek de  dayanışma kapsamındadır.Bunun gibi sıkıntılı bir durum yaşayan akrabalarımızın da  bir''alo, geçmiş olsun''sözümüzü duymaya ihtiyaçları olabilir.İflas etmek üzere olan bir esnaftan alışveriş etmek veya bir işe,sanata yeteneği olan birinin imkanımız varsa elinden tutmak da güzel bir dayanışma hareketidir .Uğraş vererek etkinlik hazırlayan bir çocuğa ''aferin''demek, sosyal paylaşım sitesinde topluma faydalı bilgiler paylaşan birine emeğinden dolayı''Allah razı olsun'' diyerek ''beğen'' butonuna basmak ,toplumun da faydalanması için paylaşımı çevresine de yaymak.Bunlar da dayanışma ,yardımlaşma, bir işe omuz verme kapsamında olan sosyal duyarlılıklardandır.
   Müslümanların bir kısmının üzerinde adeta ölü toprağı serpilmiş (herkes böyledir demiyorum ama...).Lütfen artık silkinelim,biraz hareket gerek.İlk iş olarak şunu yapabiliriz mesela:Telefon rehberimizi elimize alıp rehberimizdeki isimlere tek tek göz gezdirerek hangi tanıdığımızın şuan neye ihtiyacı olduğunu düşünelim lütfen; ama sadece düşüncede kalmasın bu ,harekete de geçelim.
   Daha yaşanılası bir dünya için!
                                                                             
                                                                                                Sumeye BARUT

4 Mayıs 2020 Pazartesi

30- VEFASIZLAR


      


gidiyorum bu* on Twitter: "şunu bir kez daha anladım ki, vefa ... Vefa, daha önceden iyilik gördüğümüz birine karşı duyduğumuz minnet ,yapılan iyiliği unutmamak ve bu iyilik karşısında elimize fırsat geçtiğinde bizim de iyilikle mukabelede bulunmamızdır.Hiçbir şey yapamıyorsak bile muhataba en azından bir teşekkürü çok görmemektir.
      Ne yazık ki günümüzde çoğu kişi tarafından unutulan bir haslet.
      Vefa, Hz. Peygamberimizin de ahlakında var olan bir durumdur. Öyle ki O kutlu insan,eziyetli geçen Taif Seferi dönüşünde müşriklerce Mekke'ye alınmamış neden sonra kendine eman (günümüz deyimiyle bir nevi vize) veren Mut'im b. Adiyy'e ömrü boyunca minnet duymuş ve bunu Mut'im öldükten yıllar sonra Bedir savaşında ele geçirilen esirler hakkında Mut'im'in oğlu Cübeyr'e şöyle ifade etmiştir:''Eğer Mut'im hayatta olsaydı ve benden esirleri serbest bırakmamı isteseydi onun hatırı için esirlerin hepsini serbest bırakırdım''.Burada küçük bir not düşeyim: Mut'im b. Adiyy müslüman olmamıştır.
      Vefa duygusu toplum için çok elzemdir aslında. Bir Kızılderili atasözünde: ''İhanet dostluk zincirini karartır,vefa ise onu herzamankinden daha parlak yapar.'' denilir.
      Vefasız insanlar karşı tarafa nekadar soğuk ve itici geldiklerinin farkında olmadıklarından dolayı zeki olsalar bile  akıllı değillerdir. Malumunuz zeka beynin algılama hızıdır.Akıl ise doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneğidir. Bir insan minnet duygusu taşıması gerektiği yerde vefasızlık ve nankörlük yaparak  dostlarını incitip kendinden uzaklaştırıyorsa onun akıllı olduğu elbette ki düşünülemez.
      Bu nankör insanlar  başka bir zaman yine dara düşerlerse daha önce kendilerinden uzaklaştırdıkları arkadaşları tarafından büyük ihtimalle yardım görmeyeceklerdir. Peki bu durumda olayın öznesinin akıllı olduğu nasıl düşünülebilir ki?
      Toplumun birbirinden kopuşuna sebep olan vefasız insanlar herzaman kaybeden taraf olurlar. Bu kaybediş belki de bu dünyayla sınırlı olmaz,ukbada da devam eder.



                                                                                         Sumeye BARUT

39-ARAMIZDAKİ SEVGİ PITIRCIKLARI

   İnsani ilişkilerin nasıl olması gerektiği herkesin malumudur.Bunu tekrar tekrar söylemeye gerek var mı bilemiyorum gene de söylemiş olayı...